Numan Genç : “Her Bir Müvekkil İçin Doğru Ve En Uygun Hukuki Yapıyı Ve Çözümü Oluşturmak Ana Gayemizdir”

Numan Genç :  “Her Bir Müvekkil İçin Doğru Ve En Uygun Hukuki Yapıyı Ve Çözümü Oluşturmak Ana Gayemizdir” Numan Genç : “Her Bir Müvekkil İçin Doğru Ve En Uygun Hukuki Yapıyı Ve Çözümü Oluşturmak Ana Gayemizdir”

Başarılı Avukat Numan Genç, Tek Avukat-İki Ülke Mottosu İle Sunduğu Danışmanlık Hizmetlerini Klass’a Anlattı Hukuk dünyasının başarılı isimlerinden Avukat Numan Genç, Viyana doğumlu olup, Avusturyalı-Türk hukukçu olarak hem Avusturya hem de Türkiye’de edindiği deneyimlerle iki ülke arasında köprü olma misyonunu sürdürüyor. Viyana Hukuk Fakültesi mezunu olan Numan Genç, İstanbul’a yerleşerek yabancı yatırımcılar, inşaat hukuku ve tahkim alanlarında çalışmalar yapmış, 2020’de hem İstanbul hem Viyana’da kendi hukuk bürosunu kurmuş başarılı bir isim. “Tek Avukat, iki ülke” mottosuyla müvekkillerine iki ülkede de anadilinde hukuki destek sunan Genç, önleyici hukuk anlayışını yani “yangın çıktıktan sonra değil, en başta avukatla çalışmanın” önemini vurguluyor. Danışmanlık hizmetlerinde müvekkil menfaatini, hızlı ve uzun vadeli çözümlerle birlikte gözettiğini belirten Genç, Türkiye’de hukuk bilincinin gelişmesi için toplumun avukatın değerini yeniden fark etmesi gerektiğini söylüyor. Genç meslektaşlarına ise karamsarlığa kapılmadan kendilerini çok yönlü yetiştirmelerini, özellikle yabancı dil, teknoloji ve iletişim becerilerini geliştirmelerini tavsiye ediyor. Onu mesleğinde en çok motive eden şey ise uluslararası projelerde müvekkilleriyle birlikte yeni başarı hikâyelerine katkı sunmak. Avukat Numan Genç ile hukuk serüvenini ve sunduğu danışmanlık hizmetlerini Klass okurları için konuştuk.  


Numan bey, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Avukat Numan Genç kimdir, hukuk serüveniniz nasıl başladı?
Doğma büyüme Viyanalıyım. İki kız babasıyım. 2012 yılında Viyana Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Viyana’da çeşitli hukuk bürolarında çalıştım. Türk ve Avusturya hukukunda mukayeseli tez çalışmalarım sebebiyle 2015 Temmuz ayında İstanbul’a geldim.  Güzel iş teklifleri aldıktan sonra İstanbul’da özellikle yabancı müvekkillerin yatırım süreçleri, inşaat hukuku ve tahkim alanından çalıştım. Çalışma hayatımın yanı sıra 2017 yılında Marmara Üniversitesi’nde denklik sürecini tamamladıktan sonra 2018’den itibaren Türkiye’de Baro’ya kayıtlı avukatım. 2020 yılından itibaren hem İstanbul Levent’te hem de Viyana’da kendi hukuk ofisimizi kurduk. Avusturya’da yetişmiş, Avrupa menşeli bir Avusturyalı-Türk hukukçu olarak, Avrupa ile (özellikle Avusturya) Türkiye arasında her daim köprü olma görevini benimsedim. Bu vesileyle özellikle Türkiye’ye yatırım yapan ya da yapmak isteyen bir diğer tarafta da Türkiye’den yurt dışına açılmak isteyen şirket ve iş insanlarına hukuki danışmanlık hizmeti vermekteyim. Tek Avukat, iki ülke mottomuzdur. Tek Avukat, tek irtibat ile her iki ülkede de tüm hukuki süreçleri müvekkilin kendi anadilinde takip edebilmek, müvekkillerimin hukuk süreçlerinde çok büyük kolaylık sağlamıştır.

‘EN İYİ HUKUKÇU, OLUŞABİLECEK UYUŞMAZLIKLARI ÖNGÖRÜP SÖZLEŞMELERİ GÜÇLÜ YAPAN VE İHTİLAFIN MAHKEME AŞAMASINA DAHİ GETİRMEYEN HUKUKÇUDUR’

Müvekkillerinize hangi hukuk alanlarında danışmanlık hizmeti sunuyorsunuz? Danışmanlık hizmetlerinizde önceliğiniz nedir? Müvekkilin menfaati mi, hukuki
süreçlerin hızlandırılması mı, yoksa uzun vadeli çözüm üretmek mi?

Avrupa menşeli bir avukat olarak en çok önem verdiğimiz husus ise; tabiri caizse binayı yangın sardığında değil, her daim her işin başında danışarak bir avukat ile çalışmanın önemini aktarmak. Toplumsal olarak maalesef henüz bu bilinci tam benimsedik diyemeyiz. Burada bizim sunmak istediğimiz ve ön planda tuttuğumuz husus adeta önleyici hekimlik metodu ile müvekkilin her daim yanında olup süreçlerde tüm riskleri olabildiğince minimize etmektedir.  
Aynı zamanda butik ve doğrudan hizmet veren bir ofis olarak da terzilik usulü bir hizmet anlayışımız bulunmaktadır. Kopyala yapıştır mantığının dışında, her bir müvekkil için doğru ve en uygun hukuki yapıyı ve çözümü oluşturmak ana gayemizdir.  Dolayısıyla sorunuzun cevabı aslında hepsi. Bu anlayışımız bize hem müvekkilin menfaati hem hukuki süreçlerin hızlı ve uzun vadeli çözümünü sağlamaktadır. Viyana’daki staj zamanından okuduğum bir yazıda, “En iyi hukukçu, oluşabilecek uyuşmazlıkları öngörüp sözleşmeleri güçlü yapan ve ihtilafın mahkeme aşamasına dahi getirmeyen hukukçudur” diye tespit okumuştum. Gerçekten bugün özellikle ticari uyuşmazlıklara baktığımızda, birçok ihtilaf tarafların sözleşme müzakerelerinde hukukçu bulunmamasından, tarafların sözleşmeleri yazılı yapmaması ya da yazılı yapılan sözleşmeleri okumamasından kaynaklandığı görülmektedir. İşte tam olarak bu düşünce yapısıyla da önleyici hekimliği yani her daim bir hukukçu ile hareket etmeyi önermekteyiz.

Günümüzde bireyler veya kurumlar
neden düzenli hukuki danışmanlığa ihtiyaç duyuyor?

Bir önceki cevabıma ek olarak şunu diyebilirim. Kurum ve şirketlerin her daim hukuki danışmanlığa ihtiyacı bulunmaktadır. Tam da yukarıda anlattığımız sebeplerden ötürü. Ancak söz konusu önleyici hekimlik bilincinin henüz tüm şirketlerde tam oluşmadığını görüyoruz.  Hukuki danışman olarak hizmet vermeye başladığımız şirketlerin bazıları -özellikle küçük ve orta ölçekli şirketler- hizmet almaya başlayınca aslında ne kadar çok hukuki desteğe ihtiyaçlarının olduğunu anlıyorlar. Her gelen sözleşmenin avukat kontrolünden geçmesi ya da bir ortaklık yapılması durumunda avukattan fikir ve destek alınması gibi hususlar bu şekilde daha hızlı oturuyor. Yurt dışına ihracat yapan şirketlerin alım satım sözleşmesi ya da sipariş formları, ürünlerin yolda zarar görmesinden kimin sorumlu olacağı gibi hususları içeren bir sözleşmelerinin dahi bazen olmadığını tespit ediyoruz maalesef. Bireysel müvekkillerin ise hukuki danışmanlık ihtiyaçlarını çok daha farklı değerlendirmek lazım. Sürekli bir hukuki danışmanlık hizmeti onlar için aslında bulunmamaktadır. Ancak proje bazlı, yatırım, yurt dışı oturum ya da aile hukukuna ilişkin veya miras davaları gibi hususlarda ihtiyaçlar doğmaktadır.

‘GÜVEN İLİŞKİSİ TESİS EDİLMEDİĞİ TAKDİRDE AVUKAT-MÜVEKKİL İLİŞKİSİ OLMAZ, OLMUŞSA DA SAĞLIKLI İLERLEMEZ’

Müvekkillerinizle iletişimde “güven”
kavramı sizin için ne ifade ediyor?

Avukatlık mesleği zaten güvene dayalıdır. Güven ilişkisi tesis edilmediği takdirde avukat-müvekkil ilişkisi olmaz, olmuşsa da sağlıklı ilerlemez. Güvenin zedelendiği ya da güven ilişkisinin olmadığı bir avukat-müvekkil ilişkisinin sürdürülebilir olmadığını, her iki tarafın bu süreçte birbirini yıpratıp farklı sıkıntılara sebep olacağı kanaatindeyim.

Türkiye’de hukuk bilincinin toplumda yeterince geliştiğini düşünüyor musunuz?
Bu konuda neler yapılabilir?

Yukarıda önleyici hekimlik ile ilgili açıklamalarım geçerlidir. Ayrıca Türkiye’de maalesef avukat sosyal statüsünün toplumda çok zarar görmüş olduğunu görüyorum. Oysa biz Viyana Üniversitesi’nden mezun olduğumuzda, mezuniyet töreninde artık bir hukukçu olarak hal ve hareketlerimize dikkat etmemiz gerektiği, toplumun bizi örnek alacağı, hatta bir hukukçudan hukuken de beklenen dikkat ve özen yükümlülüklerinin hukukçu olmayan birine göre daha sert ve yüksek olduğunu, daima bu bilinçle hareket etmemiz gerektiği telkin edilmişti.  Dolayısıyla biz hukukçular olarak bu bilinçte ne kadar hareket edebilirsek, toplumdaki avukatın değeri ve sağladığı katma değerinde daha çok öne çıkacağının inancındayım.

Genç avukatlara veya hukuk
öğrencilerine kariyer yolculuklarında
hangi tavsiyeleri verirsiniz?

Esasen kendim de daha 38 yaşında genç meslektaşlardan biriyim. Benim de bu zamana kadar edindiğim tecrübe ve mentörlerimden öğrendiğim ve gözlemlediğim bazı hususları severek aktarmak isterim. Genç meslektaş ve kardeşlerime en başta karamsar olmamalarını, kendilerini iyi yetiştirmelerini, sadece hukuk alanında değil diğer farklı disiplinlerde de kendilerini yetiştirerek çok güzel alanlar açabileceğini ifade etmek isterim. Örneğin; bugünlerde Avrupa Birliği’nin de düzenlemeleri neticesinde hem global de hem de Türkiye’de siber güvenlik alanı çok önem arz etmektedir. Tabiri caizse klasik avukatlığın (dava avukatlığın) dışında bu şekilde birçok alanda hukuki ihtiyaç bulunmaktadır. Siber güvenlik alanında bilgi edinen, yapay zekâ, bilişim teknoloji süreçlerine vakıf olan bir kişinin bir de hukukçu olması kendisi ile rekabet eden birçok meslektaştan öne çıkaracaktır. Bu sadece bir örnektir, bu diğer tüm farklı disiplinler için de geçerlidir. Ayrıca bununla birlikte artık olmazsa olmazımız İngilizce konuşabilme ve çalışabilme konusunda herhangi bir tereddüt bulunmaması lazım. Maalesef yaptığımız iş görüşmelerinde de hala İngilizce konusunda yeterli olmayan birçok meslektaşımızın olduğunu üzülerek görüyoruz. İletişim bizim mesleğimizin olmazsa olmazıdır. 

Son olarak, mesleki olarak sizi
en çok motive eden şey nedir?

Beynelminel bir avukat olarak beni en çok motive eden iki husus var. İlki, hukukçu olarak her bir müvekkilin dosyası ve projesiyle yeni bir dünyaya, farklı işlere ve süreçlere şahit olmak. İkincisi ise uluslararası projelerinde müvekkillerim ile beraber olmak, birlikte yeni ülkelerde yeni projeler geliştirmek ve onların başarılı projelerine hukuki desteklerimiz ile katkı sağlayarak bu mutluluğun parçası olmak.