İsmail Atalı : “Benim Sırrım Seyirciyi Hipnoz Edebilmektir”

İsmail Atalı :  “Benim Sırrım Seyirciyi  Hipnoz Edebilmektir” İsmail Atalı : “Benim Sırrım Seyirciyi Hipnoz Edebilmektir”

Ünlü Tenor İsmail Atalı, Kendisini Müzik Dünyasında Başarılı Kılan Yeteneklerini Klass’a Anlattı Amatör ruhla, sahnenin tozunu yutarak müzik dünyasında yükselen ve ünlü şarkıcıları bile gölgede bırakan sahne şovlarıyla seyirciyi büyüleyen tenor İsmail Atalı, Türkiye’nin yetiştirdiği en değerli sanatçılardan. Opera eserlerinden rock&roll’a, Latin müziklerinden Türkçe Pop müziğe kadar geniş ve dinamik bir repertuara sahip olan ve bu özel yeteneği sayesinde sahnelerin vazgeçilmez ismi haline gelen İsmail Atalı, bir dönem Türkiye’nin en önemli sanatçılarından teklifler alsa da müzik piyasasına girmeyerek kendi yolunda ilerlemeyi tercih etti. Kariyerinde verdiği aranın ardından şimdilerde geçmişte aynı sahneyi paylaştığı başarılı sanatçı Gamze Çapur ile yeni bir orkestra kurarak müzik dünyasına dönüş yapan ünlü sahne sanatçısı İsmail Atalı ile sanat kariyerini ve sahnedeki unutamadığı anıları Klass okurları için konuştuk.  

İsmail Bey, çok farklı ve özel yeteneklere sahip bir sanatçı olarak sizi tanıyoruz. Okuyucularımız için sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
Çocukluğumdan beri sanatla ilgilenen biriyim. Ruh olarak insanın sanatçı doğduğuna inananlardanım. 4 yaşından itibaren resim yapan, sıra dışı bir çocuktum. Lise yıllarımdan sonra müzikle tanıştım. O andan itibaren diğer sanat dallarına olan ilgim bitti ve tamamen müziğe yöneldim. Müzik konusunda büyük bir yeteneğim olduğunu fark ettim. 2000’li yılların başında Türkiye’de özel düğünlerde sahne almaya başladım. Hem opera hem de rock and roll söyleyebilen, aynı zamanda dans edebilen bir tenor olarak epey popüler oldum. Her şeyi yapabilen bir soliste dönüştüm. O furyada orkestra ile yüksek bir ilgiye ulaştık. Ardından dünyayı tanımak ve vizyonumu geliştirmek adına İsveç’e gittim. Ancak yoğun isteklerden dolayı senenin beş altı ayını Türkiye’de geçiriyordum. Döndükten sonra Artist Orkestrası adı ile yeni bir orkestra kurup yine aynı şekilde kariyerime devam ettim. Aktif olarak 25 senedir özel ve luxury davetlerin aranılan solistlerinden biriyim. Bir dönem menejer olarak da çalıştım. Bugün günümüzde ünlü orkestralarda çalan müzisyenleri ben yetiştirdim.

“BENİM HAYAT FELSEFEME GÖRE YAŞAM ÇELİŞKİLER ARASINDAKİ DENGEDEN İBARETTİR”

Orkestra kurarken nelere önem
veriyorsunuz?

En çok enerjiye önem veriyorum. Bizi diğerlerinden ayıran en önemli şey sahne enerjisi ve sahnede yaptığımız şovlar. Benim işim bir nevi şovmenlik. Ben sahneden yetişme bir tenorum. Benim sırrım seyirciyi hipnoz etmek. Aynı zamanda interaktif bir sahne yapıyoruz. Salonu izliyorum ve dinamik bir performans sergiliyoruz. Salon nereye biz oraya. Repertuarımız da ona göre şekilleniyor. Benim hayat felsefeme göre yaşam çelişkiler arasındaki dengeden ibarettir. Çelişkiler arasında güzelliği bulursunuz. Alaylı bir tenor olarak kendi kendimi yetiştirdiğim için sahnenin tozunu yuttum ve bu anlamda bir eşim yok. Sadece özel davetlerde sahneye çıkmayı tercih ediyorum. Çok kaliteli bir mekân olmadığı sürece mekanlara çıkmıyorum.

Sahnede olmak nasıl bir duygu?
İnanılmaz bir duygu. Bir dönem 25 senelik aktif ‘entertaintment’ şarkıcısı olarak mental bir yorgunluk yaşadım. Kendimi nadasa çektim. Çünkü o amatör ruhu kaybetmeye başladığımı hissetmiştim. Profesyonellik elbette olmalı ancak amatör ruhu kaybetmemelisiniz. Şimdi yeniden daha önce aynı sahneyi paylaştığım değerli arkadaşım Gamze Çapur ile bir orkestra kurdum.

Sahnede unutamadığınız bir anınız var mı?
O kadar çok anım var ki…2000 ya da 2001 yılında Kıbrıs’ta, Jasmin Court’ta, seyircilerin yoğun isteği üzerine sahneden ayrılamadım. Benim yüzümden Ajda Pekkan sahneye bir saat geç çıkmak zorunda kaldı. Birgün Acapulco’da bir bayram programında aynı durumu yaşadım. O gün de benden sonra sahneye çıkan isim Ayşegül Aldinç’ti. Hatta ilgiden dolayı kendimi tutamamış, ağlamıştım.

Repertuarınızda neler var?
Eski oldies gold parçalar, opera, arya, rock&roll, latin, Türkçe 90’lar, 70’ler, 80’ler, günümüz pop… Yani aklınıza ne geliyorsa. Bunun yanında 25 senedir sergilediğim özel bir şovum var. Tom Jones’un Delilah şarkısını seslendirirken mendil sallatıyorum. Kısaca gece nerede olursa olsun ilk üç dört şarkıda salondaki seyirciyi hipnoz edip yönlendiriyoruz.

Bir gelecek hedefiniz ya da hayaliniz var mı?
Benim enteresan bir hayat hikayem oldu. Doksanlı yıllarda Tarkan’a rakip gösteriliyordum, Sezen Aksu’ya “hayır” demiş bir insanım. Ben gönlümün götürdüğü yere giden bir adam oldum. Piyasanın içine girmeyip “no name” bir şarkıcı olarak ünlü sanatçıları gölgede bırakmak benim için Wembley’de konser vermekle eş düzey.