Zekisin Ama Türksün; Avusturya Kapilarina Dayandım

Zekisin Ama Türksün; Avusturya Kapilarina Dayandım Zekisin Ama Türksün; Avusturya Kapilarina Dayandım

Evet yaz tatili benim için fırında pişmeyi bekleyen ördek misali güneşte yanmak ve ardından coss diye denize girmek oh deniz iyi geldi demek değildir. Beyaz tenli olduğumdan dolayı ne şeytanı gör ne salavat getir misali hiç güneşe çıkmam; hiç de kızarmam beni böyle seven beri gelsin felsefesi ile İngiliz kontu beyazlığında yaşamıma devam ederim.

Baktım ki toplumda böyle insan sayısı hiç de azımsanmayacak ölçüde artıyor.

İlerde Beyaz Türkler diye bir dernek de kurmamız mümkün ama Ertuğrul özkök’ü alır mıyım bilemem.

 

İşte böylece tatil anlayışım ara sokaklarda bir fotoğraf makinasını alıp yerel halkın takıldığı mekanları bulmak ve oranın nesi ünlüyse ondan tatmak felsefesi ile yıllardan beri devam etmekte.

 

çok turistik yerleri görmek ve tavaf etmek hatta oralardan hediyelik eşyalar almak pek tarzım değil.

 

Bayram da da Bodrum Marmaris çeşme Foça Gümüldür hattı geçen bayramdan acı trafik yoğunluğu tecrübeleri ve günübirlikçilerle dolu olduğundan Viyana yı iyice bir anlayayım amaçlı detaylı bir gezi yaptım.

 

Klasik tura yazılıp da Viyana Budapeşte Prag 2 şer gün hareketleri yerine sindire sindire ara sokaklarda kaybolmayı metro ile hangi hat nereye kadar gidiyoru ve ‘’Hop on hop of’’otobüsü ile gazmeyi tercih ediyorum.

 

Gelelim Viyana’ya önce havalimanından başlamak lazım biz Türklerle ilgili olumsuz yazı nerde diye aradıysam da öncelikle yok ,haber vermiş olayım. Zaten sadece bize özel bir aksiyon değilmiş detaylı öğrendim.

Bu arada Viyana hava alanı ve sokakları çok temiz. Ama ırkçılık maalesef var.

 

Neler yaptım

*Kültür ve sanata ağırlık verdim

*Carmen Operası harikaydı(Bilet bulmak kolay olmadı)

*Sarayları gezdim(Bizim müze ve saray işletenlerin gezmesi önemli)

*Açık gastronomi Pazarında kahvaltı yaptım.(Burası önemli İspanyadan daha başarılı)

*Picasso,Georg Baselitz,Paul Klee, Jim Dine  gibi önemli sanatçıların orjinal tablolarının dakikalarca keyfine vardım.

*Demel Pastanesi-Julius Melini-Steak Poşnt-1516-Le Bol-Zum Figmüller-Heindl-Kleins Café gibi önemli deneyimlemeler yanısıra adı sanı hiç duyulmamış daha önemli mekanlarda gastronomic deneyimlerim oldu.

*Hoffman Sarayında (Spanische Hofreitschule)İspanyol Atlarının Krala özel gösterisini izleme imkanım oldu.

*En önemli Mimarları ve içinde yaşayanların olduğu ‘’  Hunderwasserhouse   ‘’ evini ve sonra da 5 sokak gerisindeki   müze ve restoranını gezdim.(genelde restorana giden yok biraz yürümek gerekmekte)Farklı restoran tasarımı nediri tekrar idrak ettim.(Görmeyen mimar varsa muhakkak gitmeli)

*En önemli çöp fabrikasını benim yeğene CASİNO diye nasıl yutturduklarını merak edip  ben de gözlemledim.

*Mozart ile ilgili müze ve evini gezdim.Hem doğduğu yeri hem de doyduğu yeri.

Kaç yaşında millet neler yapıyor tekrar tekrar takdir ettim.Hızlı yaşa genç öl cesedin takışıklı olsun felsefesi ile 34 yaşında vefat etmiş.

 

*1903’den beri (Mozart’ın pastanesi ) Tomaselli’de tatlı -pasta deneyimledim.

*Salzburg’da Flökner unlu mamüllerini

*Muhteşem butik şehir Salzburg sokaklarında klasik müzik dinlemeyi

*Aşk Köprüsünde Kilit aksiyonunu

*Bisikletle yaşanan huzurlu şehirde gölde Foto çekmeyi gerçekleştirdim.

*Avusturya’ nın çocuklar için hazırladığı mini Disneyland olan PRATER de oğlumla iki kişi füçursuzca zaman geçirmeyi

*En iyi  Tartufo deneyimlemek için aksi şeytan garsonu çekmek pahasına(Klise  meydanında )Chattanooga da saatlerce zaman geçirmeyi

*Herkeslerden kaçıp yerel lezzetler tatmak için Tuna kenarında Summer Stage’de takılmayı

*Pavarotti nin en sevdiği İtalyan restoranı olan Firenze’yi keşfetmeyi

*Timsah eti ve  Kangru eti için Crossfield’s Australian Pub’ı bulmayı

*Dünyanın en eski ve en fazla çAY(evet bildiğimiz çay) ürünlerini satan lokasyonu gezerek Türk Gastronomisinin ne kadar yaya kaldığını gözlemleme imkanlarım oldu.

 

 

Beni en fazla etkileyen 5 madde:

 

*Türkler olarak orayı ele geçirmişiz(Dönerciler taksiciler derken herkes bizden-ama buradan pekçok sebepten kaçan Türk de var. Az da olsa başarılı Türk de var Mesela THY de beğendiğiniz tüm yiyecek içeceği bizlere sunan; Do&Co sahibi Atilla Doğudan vb.)/Bu arada Atilla bey  sadece THY ile ortak değil aynı zamanda  Avusturya Havayolları-British Airways-Emirates-Qatar-Ethiad-Cathay Pasific yiyecek içecek hizmetlerini de sunmaktadır.1998 den beri şirketi Viyana Menkul Kıymetler Borsası’nda halka açık bir şirket boyutundadır.)

*Avusturya tarih ve kültürünü çok iyi korumuş temizlik zaten klasik avrupa formatı, saraylarda ve sergilerde kendinizi kaybedelirsiniz.

*Avusturya’da Türk imajı maalesef çok kötü. Orada Carmen Operasında yaşayan Karşıyaka’li bir kızımız hersene sınava girip ‘’Zekisin yeteneklisin ama Türksün ‘’cümleleri ile karşılaştığını anlattı.

*Gastronomik deneyimlerde Şnitzel-Pasta Tatlı-Dondurma-Kruvasan konuları ile kendilerini dünyaya çok iyi paketlemişler ama tarafsız olarak heryerde tattım bana VASAT geldi.

*İnsana  verilen değer anlamında vatandaşları için metro otobüs vb kontrol yapılmadığı sürece biletsiz girilmekte. Yakalanırsan bedeli var.

 

Acil Yapılması gereken  3 Konu

 

*Oradaki Konsolosumuz  hareket başlatıp başta Avusturya’da  okuyan Türk gençleri ile TüRK imajını güçlendirmemiz gerekmekte.

Eskiden giden jenerasyon Kurban Bayramında Küvette Kurban kestiğinden Türk deyince barbar Türkler imajı devam ediyor.

*Avusturya’daki tarih ve kültürü nasıl koruyorlar şehirde dolaşan fayton atı bile sokağa pislediğinde  anında temizleyen görevliye  kadar nasıl bir organizasyon kurmuşlar MARKA ŞEHİR yaratacağım diyen Belediye Başkanı ve Valiler’in gezip sonuç çıkartıp İCRAAT yapabiliyor olmaları gerekmekte.

* Kendi Gastronomisi olmayan bir ülkenin bir Mozart çikolatası ile Şinitzeli –Dondurmayı  herkese nasıl pazarladığını incelemek lazım.(çayı hiç yazmayayım)

 

Bu önemli gezimde bana herkesin bildiği ve bilmediği yerleri bıkmadan usanmadan gezdiren yıllardan beri orada yaşayan yeğenim Kaan Pamir’e  ve en yakın arkadaşı Ogi’ye (Oğulcan Ertaç)içten teşekkürler.

 

Son paragrafta da Türkiye’ye gelir gelmez hevesle gittiğim ama beklediğimi bulamadığım Yönetmen Richetin vasat çalışması MEL GIBSON’un KAN BAĞI filminden bahsetmek isterim.

1995 de izlediğimiz Braveheart filminden beri  beklenen ünlü Mel Gibson 2 kişi ile geçen vasat bir filme imza atmış. çıkarken ah keşke Tom Hanks’in yaşanmış uçak kazası filmine veya Bridge Jones’un yeni filmine gitseydik dedim.

 

Okula başlayan minik yavrularımıza başarılar dileriz.

 

 

 

Bu haftalık benden bu kadar kalın sağlıcakla ..