Yılı Lizay’a Yatırım Yapacağımız Bir Yıl Olacak

Yılı Lizay’a Yatırım Yapacağımız Bir Yıl Olacak Yılı Lizay’a Yatırım Yapacağımız Bir Yıl Olacak

Lizay Pırlanta Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Serbes, Yönetim Kurulu Üyeleri Hatice Serbes ve Yeliz Serbes markalarının kuruluş hikayesini ve 2017 hedeflerini Klass’a anlattı...

Mücevher sektörüne ilk olarak aile şirketinde adım atan ve ardından kendi adıyla açtığı mağazasıyla 2007 yılına kadar devam eden Mahmut Serbes, daha sonrasında mağazalaşma hedefiyle ‘Lizay’ markasını kurarak mücevher dünyasındaki yolculuğunu ulusal bir boyuta taşıdı. Kurduğu aile şirketinde eşi Hatice Serbes ve kızı Yeliz Serbes ile birlikte çalışan Mahmut Serbes ileri görüşlü yapısı ve kurduğu sistem ile markasını yurtiçinde iyi bir konuma getirip dünya geneline yaymayı hedefliyor. Yenilikçi ve modayı takip eden koleksiyonları ile 2017 yılında markalarına daha da çok yatırım yapacaklarını belirten Lizay Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Serbes, Lizay Yönetim Kurulu üyeleri Hatice Serbes ile Yeliz Serbes, markalarının öyküsünü, aile şirketi olmanın avantajlarını ve 2017 hedeflerini Klass’a anlattı.

 

MAHMUT SERBES

“2017 yılında mağazalaşmaya devam edeceğiz. Yılın başında biri kendimizin diğeri de franchise olmak üzere iki mağaza daha açacağız. 2017 yılı bizim için Lizay markasına yatırım yapacağımız bir yıl olacak. Reklam çalışmalarına daha fazla ağırlık vererek markamızı daha da bilinir hale getirmek istiyoruz. özellikle franchise vererek mağaza sayımızı daha da arttırmayı istiyoruz.”

 

MAHMUT SERBES

“Normalde Sakarya’da durağan bir yaşantımız vardı. Bense durağan yaşayacak bir yapıya sahip değilim. Bu yüzden çocuklarıma da daha geniş bir kapı açabilmek için İstanbul’a yerleşerek gözümü ulusal ve uluslararası büyümeye diktim. Tabi burada en büyük desteği eşimden ve çocuklarımdan gördüm. Ailecek hayatımızda hareketi seviyoruz. Dengeli bir şekilde çalışıyor ve birbirimize vakit ayırıyoruz.”

 

HATİCE SERBES

“Mahmut Bey iş hayatında çok disiplinlidir. Bir şeyleri öyle rastgele oluruna bırakabilen bir yapısı yok. Dolayısıyla en büyük ve en önemli özelliği iş takibi. Bir şeyi yap dediği zaman unutmamak lazım. çünkü verdiği işi asla unutmaz, unutulmasına da izin vermez. O yüzden ben elimden geleni yapıyorum ve tecrübeli bir işkadını olmama rağmen eşimin gösterdiği yol üzerinden gidiyoruz.”

 

YELİZ SERBES

Babam gerçekten çok ileri görüşlü biri, çok geniş düşünür. Kendini geliştirmeye yönelik bir kişi olduğu için bunu işine de yansıtır. O yüzden “Ben bu şirketi daha modern bir yere taşıyacağım, daha ileri seviyelere taşıyacağım” gibi şeyleri söylememe gerek kalmıyor. çünkü babam zaten o düşüncelere sahip biri.

 

 

Mahmut Bey öncelikle çok genç yaşta mücevher sektörüyle tanışmanızı ve ardından Lizay Pırlanta’nın kuruluş hikayesini bizimle paylaşır mısınız?

MAHMUT SERBES: Mücevher, bizim aile işimizdi. Ben okula giderken aynı zamanda boş zamanlarımda ailemin yanına giderek onlara yardım ediyordum. 1980 yılında okulumu bitirdikten sonra 1994 yılına kadar ailemle birlikte çalıştım. Oğlumun doğumuyla beraber 1994 yılında Adapazarı’nda kendi şirketimi kurdum. Orada biz soyadımızla anıldığımız ve Serbes isminin orada bir ağırlığı olduğu için şirketimin adına ‘Mahmut Serbes’ koydum. O zamanlar ağırlıklı olarak altın üzerine çalışıyorduk. Pırlanta daha yeni yeni hareketlenmeye başlıyordu. ‘Mahmut Serbes’ olarak bu şekilde 2007 yılına kadar devam ettik. 2007 yılından itibaren alışveriş merkezlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte mağazalaşma süreci de oluşmaya başlamıştı. Biz de bu yeni trende uygun şekilde konumlandık. Yani daha öncesinde ‘Bir mağazada büyüyelim, o mağazamızı geliştirelim, çok altın koyalım, ürünlerimiz çok olsun’ düşüncesi vardı. Bu yeni trendle beraber ‘Bizim de alışveriş merkezlerinde daha çok mağazamız olsun, daha çok yerlere ulaşalım’ mantığına sahip olduk. Tabi bunun içinde insanların hafızasına daha kalıcı bir marka ismi gerekiyordu. Bu düşünceyle 2007 yılında Lizay Pırlanta’yı kurduk ve ilk mağazamızı İstanbul’un Adapazarı’na en yakın alışveriş merkezi olan Viaport’ta açtık.

 

Lizay sizin de dediğiniz gibi akılda kalıcı ve çok güzel bir isim. Bu ismin hikayesi nedir?

M.S.: Kızımın adı Yeliz, oğlumun adı ise çağatay. Onların isimlerinin son hecelerinden yola çıkarak Lizay ismini oluşturduk. Yerelde Mahmut Serbes adını kullanmak bizim lehimize bir durumdu ama ulusal ve uluslararası arenada söylenmesi daha kolay ve akılda kalıcı bir marka ismi bizim işimizi daha çok rahatlatırdı. Lizay ile ilk mağazamızı açtıktan sonra gördüğümüz ilgiden ötürü Avrupa Yakası’nda da mağaza açmaya karar verdik. İkinci mağazamızı da İstanbul’un en batısında konumlanan Perla Vista AVM’de açtık. Şu anda İstanbul’da cadde mağazaları ve alışveriş merkezlerinde konumlanmak üzere 8 tane şubemiz var. çorlu, Edirne, İzmit taraflarında olan mağazalarımızla beraber toplamda 15 mağazamız bulunuyor. 2011 yılında merkezimizi de Adapazarı’ndan İstanbul’a taşıdık. Buradan Türkiye’nin her yerine toptan ürün pazarlıyoruz; pırlanta (taş olarak), bitmiş pırlantalı mücevher, 14 ayar altın çeşitleri gibi... Bunun dışında Güneydoğu, İç Anadolu, Ege, Karadeniz Bölgelerinde bölge temsilcilerimiz var. Hem toptan hem de mağazacılık olarak faaliyet gösteriyoruz.

 

“2017 YILINDA HEDEFLERİMİZ MAĞAZACILIKTA BüYüMEK”

2017 yılı ile ilgili hedefleriniz nelerdir?

M.S.: 2017 yılında mağazalaşmaya devam edeceğiz. Yılın başında biri kendimizin diğeri de franchise olmak üzere iki mağaza daha açacağız. 2017 yılı bizim için Lizay markasına yatırım yapacağımız bir yıl olacak. Reklam çalışmalarına daha fazla ağırlık vererek markamızı daha da bilinir hale getirmek istiyoruz. özellikle franchise vererek mağaza sayımızı daha da arttırmayı istiyoruz. Bu yüzden markamıza yatırım yaparak reklam çalışmalarına ağırlık vereceğiz. Franchising konusunda şu an piyasada çok fazla alternatif marka yok. Olanlar da artık kendileri bir yerlere gelmişler. Bu boşluğu biz dolduracağız. Biz toptancılık da yapıyoruz ama 2017 yılında hedeflerimiz mağazacılıkta büyümek var.

 

Peki, biraz da koleksiyonlardan bahsedelim. Lizay’ın son koleksiyonunda neler ön plana çıkıyor?

M.S.: Mağazacı olduğumuz için bünyemizde hem 22 ayar, hem 14 ayar, hem de pırlantadan oluşan geniş bir yelpaze bulunuyor. Biz ise çeşitli koleksiyonlarla bu yelpazeyi renklendirdik. Gençlere yönelik olan koleksiyonumuz ‘Only Girls’ tamamen genç bayanlara yönelik tarzıyla hazırlandı. Orada böyle daha çıtır ürünler, günlük de takılabilecek trend ürünler var. Onun dışında ‘Saraylı’ diye bir koleksiyonumuz var. Bu koleksiyonda daha çok elmas tarzı, eskitme tarzı ürünler var. ‘Kıpır kıpır’ adında farklı bir pırlanta koleksiyonumuz da var. Mesela kolyesinden bahsedeyim; bir bayan bu kolyeyi taktığı zaman onun kalbinin atışıyla beraber kolyenin üzerindeki taş da devamlı oynuyor. Bir bakıma vücutla birleşmiş oluyor. Erkekler için ‘Business’ koleksiyonumuz var. Sizlerde çok iyi bilirsiniz ki son zamanlarda erkekler takılara oldukça meraklı. Erkeklerle ilgili üretilen ürünler de kendini çok geliştirdi. Yüzükler, bileklikler ve deri bileklikler revaçta. Bir ekibimiz var ve bu ekipteki arkadaşlarla koleksiyonları en iyi şekilde geliştirerek pazarlama faaliyetinde bulunuyoruz.

 

“GENELDE BİZİM SEKTöRDE ERKEKLER çALIŞIR AMA BİZ AİLECEK çOK çALIŞTIK, AİLECEK BU NOKTALARA GELDİK”

Lizay tam bir aile şirketi. Eşiniz Hatice Hanım ve kızınız Yeliz Hanım şirket bünyesinde önemli görevlerde bulunuyorlar. Peki, onların şirket bünyesine dahil olma süreci nasıl gelişti?

M.S.: Daha öncesinde aile ile beraber çalışırken bizim çok fazla söz hakkımız yoktu. 86-87 yıllarında eşimle nikahımız olacağı zaman nikah saati 4-5 gibiydi, ben işten 1 saat önce çıkabilmiştim. Nikah yaptıktan sonra 1 haftalığına balayına gitmiştik. Döndükten 15-20 gün sonra eşim de benimle beraber iş yerimde çalışmaya başladı. O zamanlar kardeşlerimin hanımları da çalışıyordu. Bu sektörde böyle ailece çalışan bir yer yoktu. Genelde bizim sektörde erkekler çalışır ama biz ailecek çalıştık, ailecek bu noktalara geldik. Kızımız Yeliz dünyaya geldikten sonra eşim yine çalışmaya devam etti. Ama eşim ikinci doğumundan sonra iki çocuğuna daha fazla vakit ayırmak istedi ve bir ara işe ara verdi. Bende o esnada kendi şirketimizi kurmuştum. Daha sonra yeniden başladı. Şimdi biz İstanbul’a yerleştiğimiz için kızımla beraber buradayız. Eşim de Sakarya bölgesinde işlerin takibini yapmak üzere Sapanca’da oturuyor. Biz de buradan geneline bakıyoruz. Ama haftanın belli günleri o geliyor yada biz gidiyoruz ve böylelikle ailece yine bir aradayız.

 

Gördüğümüz kadarıyla oldukça işkolik bir ailesiniz. Bu yoğunlukta sosyal hayatınıza vakit ayırabiliyor musunuz?

M.S.: İşimize önem veriyoruz. İşimizi severek yapıyoruz. Ama tabi ki işimize önem verdiğimiz gibi sosyal yaşantımıza da önem veriyoruz. Kızım okulunu bitireli 2 sene oldu. Burada okulunu dondurmuştu, 1 sene Amerika’ya gitti. Daha sonra burada Sabancı üniversite’sine devam etti. Son seneyi tekrar İngiltere’de bitirdi. Oğlum şu anda Miami’de Miami üniversitesi’nde okuyor. Normalde Sakarya’da durağan bir yaşantımız vardı. Bense durağan yaşayacak bir yapıya sahip değilim. Bu yüzden çocuklarıma da daha geniş bir kapı açabilmek için İstanbul’a yerleşerek gözümü ulusal ve uluslararası büyümeye diktim. Tabi burada en büyük desteği eşimden ve çocuklarımdan gördüm. Ailecek hayatımızda hareketi seviyoruz. Dengeli bir şekilde çalışıyor ve birbirimize vakit ayırıyoruz. Hepimiz de bu durumdan memnunuz.

 

Peki, kızınızın şirketteki görevi nedir?

M.S.: Kızım benimle çalışmaya başlayalı 1 sene oldu. Kendi masamı kızıma verdim. Benim burada olmadığım zamanlarda kendisi benim tüm işlerimi yapabiliyor. Onun dışında kendisi satışı çok seviyor. Aslında bizim burası genelde toptana yönelik bir yer. Ama kızımın ilişkileri ve sosyal çevresi iyi ve girdiği her ortamda kendini sevdiren bir yapısı var. Gerçekten perakendede güzel satışlar yapıyor ve bundan keyif alıyor. Onun dışında da benim işyerindeki en büyük yardımcım.

 

Kızınızın çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?

M.S.: Yeliz’le biz aynı evi de paylaşıyoruz. Genelde işe beraber gidip geliyoruz. Kafalarımız çok uyuşuyor. Tabi onun benimle beraber olması çok fazla manevi olarak destek sağlıyor. Yaptığım işten de daha fazla keyif alıyorum. Onun da benimle çalışmaktan mutlu olduğunu düşünüyorum. çok disiplinli çalışıyor. Bizim şirketimizin ölçülerine de dikkat ediyor. Yani bana ayak uydurabiliyor. İlgili ve sorumluluk sahibi. Tabi ki zaman içerisinde benim yükümü daha da alacak ama ben de açıkçası kendi yükümü, sorumluluklarımın hepsini ona verip boşa çıkmak istemiyorum. Belli bir yaşa geldik artık ama bir süre daha bu şekilde devam edeceğiz ama daha sonradan benim farklı işlerim de var. Bitkicilik gibi… Belki belli bir yaştan sonra tüm mesaimi o işe de ayırabilirim. Belki başka işler de olabilir. Ama şimdilik tüm bu gidişattan ben ve ailem çok memnunuz.  

 

Bir de Lizay olarak da sosyal sorumluluk projelerine de çok fazla destek verdiniz. Biraz da bundan bahsedelim. önümüzdeki dönemlerde var mı yine bu şekilde sosyal sorumluluk projeleri?

M.S.: Bununla ilgili daha önce çalışmalarımız oldu. Erdoder’le çalışmıştık. Bu dönem yoğunluktan biraz ara verdik ama yine o konulara yoğunlaşacağız. Bu konu 2017 planlarımız içinde var.

 

“MAHMUT BEY çOK DüZGüN BİR ŞEKİLDE SİSTEMİ KURDUĞU İçİN çALIŞMALARIMIZ AKSAMADAN DEVAM EDİYOR” 

Hatice Hanım siz yıllardır Mahmut Bey’in sağ kolu olmuşsunuz, şimdi de güzel bir iş bölümü yapılmış. Siz Adapazarı Bölgesi’ni yönetiyorsunuz, Mahmut Bey ve Yeliz Hanım ise merkezi kontrol ediyor. Şirket bünyesindeki hedefleriniz neler?

HATİCE SERBES: Mağazalarımızın ilk başlangıcı Adapazarı’ndan olduğu için tanıdıklarımız, müşterilerimiz ve belli bir çevremiz orada bulunuyor. Dolayısıyla ben biraz daha o tarafın boş kalmaması adına oradayım. Yönetimin yine büyük bir kısmı Mahmut Bey’de. Zaten Mahmut Bey çok düzgün bir şekilde sistemi kurduğu için çalışmalarımız aksamadan devam ediyor. 

 

Peki, iş söz konusu olduğunda sizin Mahmut Bey’e kattıklarınız, Mahmut Bey’in de size kattıkları nelerdir? İş anlamında birbirinizden neler öğrendiniz?

H.S.: Benim ona kattığım var mıdır bilmiyorum ama onun bana kattığı çoktur. çünkü Mahmut Bey iş hayatında çok disiplinlidir. Bir şeyleri öyle rastgele oluruna bırakabilen bir yapısı yok. Dolayısıyla en büyük ve en önemli özelliği iş takibi. Bir şeyi yap dediği zaman unutmamak lazım. çünkü verdiği işi asla unutmaz, unutulmasına da izin vermez. O yüzden ben elimden geleni yapıyorum ve tecrübeli bir işkadını olmama rağmen eşimin gösterdiği yol üzerinden gidiyorum. çünkü onun ileriyi görebilme özelliği var. Hedeflerine doğru gidebilmesindeki en büyük sebep de bence bu.  

 

Peki, sizin Adapazarı’nda yaşamanız, eşinizin, kızınızın İstanbul’da yaşıyor olması zor olmuyor mu?

H.S.: Eğer ki zor olacak diye bakarsanız zor olur. Ama biz ailece bu duruma öyle bakmıyoruz. Düzenimiz ve keyfimiz yerinde olduğu müddetçe bir problem yok. çünkü zaten bizim oğlumuz da uzakta. Yeliz üniversite için İstanbul’daydı. Daha sonra Mahmut Bey’in işi bu tarafa taşımasından sonra onun da gelmesi gerekti. Yani keyif yerindeyse, huzur yerindeyse hiç zorluk yok. Onlar geliyor, ben geliyorum. Gayet güzel giden bir düzenimiz var.

 

 

 “ŞİRKETİMİZİN çOK DAHA İYİ YERLERE GELMESİ BENİM ANA HEDEFLERİMDEN BİRİ”

Yeliz Hanım, Lizay Pırlanta’da babanızın en büyük destekçilerinden birisiniz. Sizin Lizay Pırlanta için hedefleriniz nelerdir?

YELİZ SERBES: Markamız için benim hem kendi kişisel hedeflerim var hem de babama yardımcı olmak adına hedeflerim var. çünkü babam gerçekten çok ileri görüşlü biri, çok geniş düşünür. Kendini geliştirmeye yönelik bir kişi olduğu için bunu işine de yansıtır. O yüzden “Ben bu şirketi daha modern bir yere taşıyacağım, daha ileri seviyelere taşıyacağım” gibi şeyleri söylememe gerek kalmıyor. çünkü babam zaten o düşüncelere sahip biri. Burada bu işi yaparken ona yardımcı olmak en büyük hedefim aslında. Tabi ki şirketimizin çok daha iyi yerlere gelmesi benim ana hedeflerimden biri. Ama şu anda daha çok hem kendi çevreme güzel takılar taktırabilmek hem kendim güzel takılar takabilmek hem de müşterilerimize de en modern, en beğenilen, en popüler olan takıları taktırabilmek en büyük hedefim. çünkü ondan çok keyif alıyorum. Satış yapmak en büyük zevkim. Yani birilerinde bizim kendi ürünlerimizi görmekten çok fazla keyif alıyorum. Piyasada çok fazla benzer ürün olsa bile bizim spesifik ürünlerimizi nerede görsem anında tanırım. Onun dışında sosyal medya anlamında yardımcı oluyorum. Ayrıca tasarım konusunda da fikirlerimi dile getiriyorum. Modaya meraklı bir yapım olduğu için trendleri önceden takip edip koleksiyonlarımıza yansıtabilmek işimizin en keyif aldığım noktalarından bir tanesi. Moda olan ürünleri mücevherlerimizde görmek beni çok mutlu ediyor. Bu konuda tasarım ekibimizin sıkça kapısını çalıyorum.J

 

Peki, babanız nasıl bir patron? Evde nasıldır, işte nasıldır?

Y.S.: Babam normalde çok yumuşak huylu bir insandır. Benim arkadaşım gibidir, laf olsun diye söylemiyorum gerçekten öyle. Hiç öyle benim önümü kapatmaz. Her zaman benim kendimi geliştirmeme sebep olur. Ben onu kendi çalışanlarıyla da görüyorum. İlk başta insanları dener. Onların yeteneklerini görebilmek için ilk başta bütün her şeyine izin verir. O kişiye büyük sorumluluklar verir. Daha sonra kişiye göre bu sorumluluk elinden alınır veya alınmaz. Yani çok detaycı biri. Her şeyin en iyisi olması için yeri geldiği zaman tabi ki sert olduğu yanları da oluyor. O da mükemmeliyetçi olmasından kaynaklanıyor. Ama normalde çok yumuşaktır. Kesinlikle ‘Benci’ biri değildir. Senin de bir şeyler katabilmene yavaş yavaş izin verir.

 

Peki, siz nasıl aile şirketinde çalışmaya karar verdiniz? Babanızın herhangi bir baskısı oldu mu?

Y.S.: Hiç olmadı. Ben tamamen kendi isteğimle geldim. Bu iş zaten benim tamamen ilgi alanım. Benim okuma dönemlerimde de hiçbir zaman “Sen zaten bizim işe geleceksin. Kendini ona göre geliştir, ona göre bir şey oku.” gibi bir cümle sarf edilmedi. Ben bunun bana en yakın ve en doğru tercih olacağını düşündüğüm için burada çalışmayı seçtim ama kardeşim de öyle düşünüyor. Yurtdışında okumasına rağmen o da direkt buraya odaklı hedefleniyor. Yani şu an çok odaklı gözükmese de sürekli orada olmasına rağmen sonunda o da burayı hedefliyor.

 

“EN öNEMLİ KEYİF BİR ARAYA GELMEMİZ”

Peki, iş dışında aile bireyleri bir araya geldiğinde en çok neler yapmaktan keyif alırsınız?

M.S.: Birbirimizden hep uzak olduğumuz için en önemli keyif bir araya gelmemiz. O zaman da birbirimizi mutlu edecek şeyleri, keyif aldığımız şeyleri yapıyoruz. Yani birlikte zaman geçirmek, aynı sofrada oturup yemek yemek, tatile gitmek… çünkü bir arada başka zamanımız yok. Doğayı çok seviyoruz, spor yapmayı çok seviyoruz, hayvanları çok seviyoruz… Mesela bizim kendi çiftliğimiz var. çiftlikte birçok hayvan dostumuz var. Orada birlikte vakit geçirmek çok büyük bir keyif. Doğada yürüyüş yapmayı çok seviyoruz. Yurtdışına seyahat etmeyi seviyoruz. Oğlumuzun Miami’de olması sebebiyle sıkça oralara da gidip geliyoruz.