“Kızım Duru’nun Varoluşu Hayata Bağlanma Sebebimdir”

“Kızım Duru’nun Varoluşu Hayata Bağlanma Sebebimdir” “Kızım Duru’nun Varoluşu Hayata Bağlanma Sebebimdir”

Ekranların sevilen, tiyatronun ise emekçi yüzlerinden biri olan ünlü oyuncu Emre Kınay bu yıl çifte heyecan taşıyor. Tiyatro sahnesindeki 25. yılını, kurucusu olduğu Duru Tiyatro’nun ise 10. yılını dolduran ünlü oyuncu başarılı çalışmalarıyla birçok gence örnek olmaya devam ediyor. Tiyatro ve sinemanın yanı sıra müziğe olan ilgisiyle de tanınan Kınay, sanatın süreç içinde hayatı güzelleştirici ve geliştirici etkisinin olduğunun altını çiziyor. Bu nedenle iş dünyasının sanata destek vermesi gerektiğini belirten başarılı sanatçı sponsorlar sayesinde Türkiye’de sanatın büyük bir gelişme kaydedeceğini belirtiyor. Emre Kınay için biricik kızı Duru’nun yeri ise çok çok ayrı. 11 yaşındaki kızıyla arkadaş gibi olduklarını ifade eden Emre Kınay sahne çalışmalarını dahi kızına göre ayarlıyor. Ünlü oyuncu Duru Tiyatro’nun kuruluşunu, kızı Duru ile olan ilişkisini ve yeni sezondaki projelerini Klass okurları için anlattı.

Emre Bey dizi, tiyatro ve sahne çalışmalarınız dolayısıyla yoğun bir gündeminiz var. Yeni yıla sayılı günler kala 2015’in sizin için nasıl geçtiğine dair bir değerlendirme yapabilir misiniz? 
2015 yılı benim açımdan çok güzel geçti. çok umutsuz olduğumuz bir dönemde tiyatro seyircisinde ciddi artış gözlemledik. öyle ki satışa çıkan biletlerin on gün içerisinde tükendiğini görüyoruz. Bu durum tabii bizi çok mutlu ediyor. Duru Tiyatro’yu ilk kurduğumuz yıllarda Moda-Doktor Esat Işık Caddesi No:15’te Haluk Bilginer’in tiyatrosu yer alıyordu. Numara 68’e de Duru Tiyatro’yu kurduk. Tabii ki Haluk Bilginer’in tiyatrosu oturmuş bir yerdi ve her zaman doluydu. Biz de ilk kurulduğumuz yıldan bugüne 15 kişilik kapasitemizi 300 kişiye çıkardık. Duru Tiyatro’nun ardından buraya 14 farklı tiyatro daha kuruldu. Hepsinin işleri de bizim gibi iyi durumda. Her ne kadar belediyemiz farkında olmasa da Moda, Türkiye’nin Broadway’i olma yolunda ilerliyor. Bölgede her on adımda bir tiyatro var. Arkadaşlarımızla sürekli birbirimize gidip geliyoruz. Ayrıca “Kadıköy Tiyatrolar Platformu” adında kendimize ait bir topluluğumuz var. Bütün arkadaşlarımızın çabalarıyla Moda tam bir Soho gibi oldu. Burada insanlar hafta sonları sevdikleriyle sahilde dolaşıp yemeğini yiyip ardından tiyatroya gelerek keyifli vakit geçirebiliyorlar. 

“TELEVİZYONDAN GELEN ŞöHRET TİYATROYA BİR TANE BİLE SEYİRCİ KAZANDIRABİLECEKSE BAŞIMIN üZERİNDE YERİ VAR”
Biletlerin hızla tükendiğini belirttiniz. Peki, tiyatro seyircisindeki bu artışı neye bağlıyorsunuz?

Tiyatro seyircisi aslında hiçbir zaman azalmamıştı. Bir öz eleştiri yapacak olursak biz tiyatrocular bir dönem epik tiyatro yaparak insanların sokakta karşılaşmadığı hikayeleri anlattık. Ancak tiyatro şu an sokaktaki insanların günlük yaşamlarını, aile içinde olanları, gülerken, ağlarken neler yaşadıklarını anlatıyor. Artık Türkiye’de tiyatro konusunda inanılmaz güzel işler yapılıyor. Klasiklere baktığımızda ise üç tiyatrocu arkadaşım William Shakespeare’in eserlerini sahneliyor. Bu yıl ben de bir Shakespeare komedisini tiyatro severlerle buluşturacağım. Günümüz Türk tiyatrosuna baktığımızda hakikaten parmak ısırtacak performansların sergilendiğini görebiliyoruz. Bu durumdan tiyatrocu kimliğimin yanı sıra seyirci olarak da çok mutluyum. Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde tiyatrolar oyunlarını sergilerlerdi. Ben de orada oyun sahnelerdim. Şimdi ise “Bu gece nereye gitsek?” diye düşündüğünüzde Moda’da perde açan en az 10 tane tiyatro bulunuyor. Bütün bunlara baktığımızda sanırım halk biraz daha sokağa çıkmak istedi. Ben de dahil hepimiz televizyonu çok seviyoruz. Ancak son yıllarda insanlar evlerinden dışarı çıkarak zamanlarını geçirmeyi tercih etti. Ayrıca televizyondaki başarılı yapımlarda yer alan aktörlerin rol aldığı tiyatro oyunları sanırım biraz daha ilgi görüyor. Yani tiyatroya artan ilgide televizyonun da etkisi olduğunu söyleyebilirim. Bu nedenle televizyondan gelen şöhret tiyatroya bir tane bile seyirci kazandırabilecekse başımın üzerinde yeri var. Aynı şeyi yaklaşık on yıl önce de dile getirmiştim. Sinemayı da çok sevmeme rağmen gücüm yettiğince televizyon ve tiyatroya ağırlık vermeye çalışacağım. 

Peki, tiyatro severleri bu sezon Duru Tiyatro’da neler bekliyor?
2015-2016 benim tiyatrodaki 25. sezonum. Ayrıca Duru Tiyatro’nun da 10. sezonu. Tiyatromuz Peter Turrini’nin “Nihayet Bitti” adlı oyunu ile 12. prodüksiyonunu gerçekleştirdi. Tek kişilik bu oyunda seyircilerin karşısına çıkıyorum. Bu oyunumuz da çok güzel tepkiler aldı. 2016 yılının ilk ayında ise “Nihayet Bitti” adlı oyunumuzun galasını yaparak hem benim tiyatrodaki 25. yılımı hem de Duru Tiyatro’nun 10. yılını kutlayacağız. 

“KEREM BüRSİN’İN BENDEKİ YERİ AYRIDIR”
Haluk karakterini canlandırdığınız Güneşin Kızları dizisi seyircinin büyük beğenisini topladı. Dizi çalışmaları sizin açınızdan nasıl geçiyor? Genç oyuncularla birlikte çalışıyorsunuz. Onlara örnek olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Gençlik dizilerinin lokomotif oyuncusu olarak yoluma devam ediyorum. :) Genç oyuncuları alarak yetiştiriyorum, sonra başka yapımlara gönderiyorum. Bu açıdan kendimi yakında star fabrikasına dönüştüreceğim. :) Şaka bir yana iyi oyuncu arkadaşlarımızın star olma yolunda ilk deneyimlerine katkı sağlayabilmekten dolayı mutluluk duyuyorum. Kerem Bürsin, Berk Atan gibi tatlı adamların her gün biraz daha geliştiğini, akıllarının biraz daha güzelleştiğini görünce çok seviniyorum. Şunu özellikle belirtmeliyim ki Kerem Bürsin’in bendeki yeri ayrıdır, o benim için çok özeldir. 

Ocak ayı ile birlikte tiyatrodaki 25. yılınızı kutlayacaksınız. Peki, 2016 yılında başka neler yapmayı planlıyorsunuz?
Ocak ayındaki 25. yıl galasının hemen ardından müzik ağırlıklı çalışmalarımı hayata geçirmeyi planlıyorum. Şarkı söylemeyi sevdiğim için aynı zamanda müzikle de uğraşıyorum. Bora öztoprak ile iki tane projemiz var. Bora’nın Bo’su ile Emre’nin E’sini biraz hiciv öğesiyle birleştirip Lan’N Bo’Em Purocekt adında bir grup kurduk. Bora ile müzikal enerjimiz çok tutuyor. Kendisiyle başladığımız projenin şu anda prova aşamasındayız. Kendi orkestramızla eski parçaları seslendireceğiz. Aralarda da stand up hikayeler anlatacağım. Bunun dışında Sinema Senfoni Orkestrası ile yaptığım ayrı bir proje var. Bir senfoni orkestrasının önünde bilinen şarkıları bilinmeyen kısa hikayeleriyle birlikte anlattığım bu gösteri Azerbaycan’dan başlayıp İngiltere, Almanya ve Avusturya’da seyirciyle buluşacak. Bunun yanı sıra oyunlarımıza devam edeceğiz. Duru Tiyatro’ya 10. yaşında genç bir ekip hediye etmek gibi bir hayalim var. Şu anda bunu üzerine çalışıyorum. Devletin sanatçı alımlarını durdurması neticesinde “Sanat devlette olmaz” gibi bir algı devam ederken konservatuardan mezun olmuş gençleri tiyatrosuz ve ümitsiz bırakmamak için bir stajyer kadro oluşturmayı düşünüyorum. Bahsettiğim Shakespear’in komedi oyununu benim yönetmenliğimde bu gençler sahneleyecekler. Bu sayede Kerem gibi yetenekli gençleri insanlara ilk önce tiyatro sahnesinde tanıtmayı amaçlıyorum. Bunların dışında yaz döneminde de bir sinema filminde yer alacağım.

“DURU’NUN VAR OLUŞU HAYATA BAĞLANMA SEBEBİM”
Dizi ve tiyatro oyunculuğunun yanı sıra bir baba olarak da insanların takdirini kazanıyorsunuz. Kızınız Duru ile olan iletişiminizden bahseder misiniz?

Babalık benim için dizi, tiyatro ve sinemadan önce geliyor. çünkü baba olmak tüm bu işleri yapma sebebim. Kızım Duru olmasa bunların hiçbirini yapmam. Belki burada bile yaşamam. Duru’nun var oluşu hayata bağlanma sebebim. Kızımla aramızda çok güzel bir bağ var. O benim en yakın arkadaşım. Programımızı, tatilde nereye gideceğimizi birlikte belirliyoruz. Buraya gelirken kıyafetlerimi o seçti. Evden çıkarken bana şöyle bir bakıp “Tamam. Aynı devlet adamı gibi oldun” dedi. :) Duru geçtiğimiz ay 11 yaşını doldurdu. Kocaman kız oldu. 

Bu yoğun temponuzda kızınıza nasıl zaman ayırıyorsunuz. Onunla birlikteyken neler yapmaktan keyif alıyorsunuz?
Duru Tiyatro’nun programında, konser çizelgesinde ve Bora öztoprak ile yapacağımız işlerde takvim belirlenirken “DV” ile “DY” ibareleri yer alır. Bunlar “Duru var”, “Duru yok” anlamına geliyor. Duru’nun annesiyle birlikte çok uyumlu bir şekilde kızımızla ilgileniyoruz. Duru bir hafta bende, bir hafta annesinde kalıyor. Oyun veya konser döneminde Duru bende kalıyorsa tiyatroya ve konsere o da geliyor. Duru olduğu zamanlar şehir dışına turneye gitmiyorum. Dolayısıyla işlerim yüzünden asla kızımı ihmal etmiyorum. 

Peki, sanatçı bir babanın kızı olarak Duru’nun sanata olan ilgisi nasıl? 
Duru aslında mimar olmak istiyor. Hatta bu, benim de hayalim. Ben de sınava girip mimarlık okumayı düşünüyorum. Duru benim gibi hiperaktif bir çocuk. Geçenlerde benim ve ablamın didişmelerini stand-up gösterisi olarak bize sundu. Performansını görünce “İstiyorsan oyunculuk yapabilirsin” dedim. Bunun için konservatuar okumasına gerek yok. Eğitimini ne de olsa ben vereceğim. 

“SANATIN ANLIK DEĞİL, SüREç İçİNDE HAYATI GüZELLEŞTİRİCİ VE GELİŞTİRİCİ ETKİSİ VARDIR”    
Kızınızın oyunculuktaki yeteneğinde genlerin etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
Genlerden kaynaklı mı bilmem; ancak yeteneğe çok inanan biri değilimdir. çocukların içinde bulundukları ve yaşadıkları ortamdan etkilendiklerini düşünüyorum. Bir çocuğu çorak arazinin ortasında gıdasız ve susuz bırakırsanız yaşamaz. Sanat sadece insanların anlık güzel vakit geçirmelerini sağlamaz. Sanat insanı her açıdan geliştirir. Sanattan kaynaklı estetik duygu etrafınıza baktığınızda bütün kusurları görmenize yardımcı olur ve bu durum siz farkında olmadan gerçekleşir. Sanatın anlık değil, süreç içinde hayatı güzelleştirici ve geliştirici etkisi vardır. Duru hayata gözlerini kütüphane içinde açtı. Evinde sürekli tiyatro konuşuluyor. Birlikte zaman geçirmek istediğimizde tiyatroya veya sinemaya gidiyoruz. 75 milyonluk ülkede sadece 7 milyon insan tiyatroya giderken Duru deli gibi tiyatro oyunlarını takip ediyor. Kızımın 11 yaşına kadar izlediği oyunlar onun algısını, gözlem ve iletişim becerisini inanılmaz bir şekilde geliştirdi. Bunda tabii annesinin de katkısı var. örneğin Hollanda’ya tatile gittiklerinde birlikte Vincent Van Gogh’un müzesini ziyaret ettiler. Dolayısıyla Duru sanatla besleniyor, okuyarak mutlu oluyor. 

Sporu seven bir insansınız. Sürekli göz önünde bulunan biri olarak formunuzu korumanız gerekiyor. Bunun için neler yapıyorsunuz?
Şu anda 3-4 kilo fazlam var. Televizyonda istediğim görüntüyü elde etmek için fazla kilolarımı vermem gerekiyor. Sigarayı bırakalı beş yıl oldu. Zaten o kilolar da sigarayı bıraktıktan sonra geldi. Sürekli yürüyüş yapıyorum, bisiklete biniyorum. Fırsat buldukça tenis oynuyorum. Trafikte arabanın içerisinde esneme hareketleri yapıyorum. Sabah uyanır uyanmaz egzersizlerimi yapıyorum. Kızartma yemiyorum. Duru da ben de fast food markalarını bilmeyiz. Yemeklerimizi ben yapıyorum. Hamburgerimizi, pizzamızı bile kızımla birlikte keyifli bir şekilde hazırlıyoruz. 

Hayattaki önceliklerinizi sıralamanızı istesek listenizi nasıl oluşturursunuz?
Benim için hayatta önce Duru, sonra ev hayatı ve daha sonra da görsel ve plastik sanatlar geliyor. Bunların dışında ayrıca gezmeyi çok seviyorum. 

“İŞ DüNYASININ SANATA MUTLAKA 
KATKIDA BULUNMASI GEREKİYOR”
Son olarak ülke olarak sanatta daha da ilerleyebilmemiz için ne gerekiyor?

Devletin sanattan elini çekmesiyle oluşan boşluğu iş adamlarının iyi bir iletişim becerisiyle kendilerini doğru ifade edebilmeleri için doldurması gerekiyor. İşte o zaman herkes çok mutlu olacak. Sponsorluk yasası ve vergi muafiyeti konusunda ne yazık ki insanlar yeterli bilgiye sahip değil. Sizin aracılığınızla iş adamlarını bu yasayı araştırarak kültür-sanata ve spora biraz daha destek olmaya çağırıyorum. İş adamları sanatı bütçelerinin en fazla yüzde 10’u oranında destekledikleri anda Türkiye’de klasik ve sahne sanatları inanılmaz boyutta değişime uğrayacaktır. Böylece insanların New York’a gidip müzikal izlemelerine gerek kalmayacak. çünkü Türk sanatçıları iş adamlarının katkıda bulunmasıyla gerçekleşen müzikalleri başarılı bir şekilde sahneleme becerisine sahip. Bütün bunların hayata geçmesi için de para gerekiyor. çünkü sanat pahalı bir şey. Dolayısıyla iş dünyasının sanata mutlaka katkıda bulunması gerekiyor. Devlet de “Bana vergi vereceğine kültür-sanata ve spora vergi ver” diyerek bunun yolunu açmış. Bu açıdan önümüzdeki yıl sponsorlarla donanmış tiyatrolar görmeyi ümit ediyorum.