Denizin tam üzerindeki dev yük gemileri,vapurları ve balıkçı teknelerini izlerken küçük ama tıka basa dolu bahçesinde kahvaltı İstanbul’da yapılması gereken ritüellerin en keyiflileindendir.
Denizin tam kenarında masa yakaladıysanız saatlerce kalkmamak için büyük bir sebebiniz vardır.Denize biraz uzakta bir masadaysanız müdavimlerin neredeyse hiçbirinin ismini unutmayan emektar garsonlar sizin için deniz kenarı masayı anında yakalarlar.çok kısa sürede denizle göz göze bi mesafedesinizdir artık..
Burada günün iki saatlerinde deniz henüz çarşaf gibiyken kahvaltıda kendinizi en özel,hayatı en güzel hissettiğiniz anlardandır.
Tabi denize en yakın masada oturmak asla geri çeviremeyeceğiniz önemli bir görevi de beraberinde getiririr.Minik serçeleri beslemek..
Emek Cafenin yegane sahip ve müdavimlerinden olan serçeler son derece yakın halleriyel kahvaltınıza eşlik ederler.Ve inanın hiçbir şekilde yemek seçmezler J
Günün güzel başladığı bu saatlerde kahvaltınızı paylaşmak kadar ,öğle saatlerinde hararetli sohbetlerin döndüğü kalabalık iş arası yemekleri ve ılık Yeniköy akşamüstlerinde çay ve gül böreği saatleri de keyiflidir.
Yeniköy Emek cafe’nin en önemli özelliği içeride sıkça karşılaşacağınız çocukluğundan beri Yeniköy’de oturan müdavimleridir.çoğu cafe sahibi Osman Abi’nin arkadaşları olan ,içeride bi köşe masada oyunlarını oynayan bu kişiler cafenin vazgeçilmez bir yanıdır.
Belki de Yeniköy Emek’i bu kadar samimi bir ortam haline getiren oradan vazgeçemeyen sevenleri olmasındandır.
Abdullah Aşçı’nın yıllar önce yaptığı eski Hayat,Ses dergilerinden alınan kapak resimleri ve yazılardan oluşturulan mekanın ruhuna uygun mönüleri sizi o yıllara götürürken..kısa bi sürede olsa sıcaklığıyla,serçeleriyle,deniz kokusu ve kahvaltısıyla..günümüz hızla tüketilen teknolojik yapaylığından uzaklaşırsınız.
İçinizden hızla geçip giden martıların tadını çıkarın...
.JPG)
.jpg)
.JPG)
.JPG)
.jpg)
.JPG)
