Yapay zekâ her geçen gün hayatımızın daha fazla içine giriyor. Sadece alışverişte, ulaşımda değil; artık güvenlik ve adalet sistemlerinde de kullanılmaya başlandı. Bazı ülkelerde, yapay zekâya dayalı sistemler, suç işlenme ihtimalini önceden tahmin etmeye çalışıyor. Böylece polisler, suç olabilecek yerlere yönlendiriliyor. Bu fikir kulağa çok etkileyici geliyor: Suç daha olmadan önleniyor!

Ama burada durup düşünmemiz gereken önemli bir konu var:
Henüz hiçbir suç işlememiş bir kişiye müdahale etmek, hukuken ve etik olarak ne kadar doğru?

Ceza hukukunun temel kuralı şudur:
Bir kişi ancak bir suç işlediğinde ve kusurlu bulunduğunda cezalandırılabilir.
Yani fiil (hareket) ve kast (niyet) olmadan ceza olmaz.

Yapay zekâ ise sadece geçmiş verilere dayanarak “suç işlenebilir” diye tahmin yapıyor. Bu da demek oluyor ki, bir kişi suç işlememiş olsa bile “potansiyel suçlu” olarak görülüp takibe alınabiliyor. Bu durum masumiyet karinesine, yani “suçlu olduğu ispatlanana kadar herkes masumdur” ilkesine aykırıdır.

Ayrıca bu sistemlerde kullanılan veriler genellikle tarafsız değildir. Örneğin, geçmişte bazı bölgelerden daha çok suç bildirildiyse, sistem o bölgelerde yaşayanları daha riskli görmeye başlar. Bu da bazı toplum kesimlerinin haksız yere hedef alınmasına neden olur.

Yapay zekâ suçları önceden engelleyebilir mi?

Belki bir ölçüde evet. Ama bu teknoloji, sadece destek amaçlı kullanılmalı. Kararı her zaman insan vermeli. Çünkü adaletin kalbinde sadece veri değil, vicdan da olmalıdır.

Gelecekte belki bir gün, insanlar suç işlemeye fırsat bulamadan durdurulabilecek. Ama o gün geldiğinde şu soruyu kendimize sormalıyız:
Bu gerçekten bir başarı mı, yoksa özgürlüklerimizi yavaş yavaş kaybettiğimiz bir dönem mi?

İnsanlar düşünceleri nedeniyle mi izlenecek? Bir algoritma, vicdan yerine geçebilir mi?
Hukuk, suçla mücadele ederken bireyin varoluşuna karşı da sorumludur.
Peki, adalet ne zaman tahmine teslim olur ve biz bunu fark etmeden ne kadar yol almış oluruz?
  Diğer Tüm Yazılar