Öyle mevsimlere göre hareket eden bir kişi değilim. Kış ya da yaz arasında bir ayrım yapmam. Çünkü benim için yılın her dönemi kendi içinde özel zamanlar barındırır… Her dönem kendi dinamiğini yaşatır ve bizlere çeşitli fırsatlar yaratır. Yıllık planlarımı da hep buna göre kurgularım. Mesela yılın iki altı ayını kapsayan kış ve ilkbahar dönemleri için planlarım çok önceden hazırdı ve çok şükür ki her şey tam istediğim gibi işledi. Elbette yolda giderken bir şeyler ters gitmedi değil; ufak tefek yol ayrımları, mecburi dönüşler, hatta zaman zaman kendimizi sorguladığımız anlar oldu. Ama hedefe bir şekilde ulaştık. Çünkü odaklandığımız, kalpten bağlandığımız bir amaç vardı.
Kimi zaman işimiz umduğumuzdan kolay oldu, kimi zaman da düşündüğümüzden daha zor. Ama ben bir şeyi çok iyi biliyorum: Yoğun çaba ve samimi bir niyetle çözülmeyecek hiçbir şey yoktur. Yeter ki sizin niyetiniz güzel, inancınız tam, emeğiniz bol olsun. Hayat; sabredenleri, azimle yola devam edenleri ve her şartta üretmeye devam edenleri ödüllendiriyor. İşte yılın ilk yarısını son derece gururlu, umut dolu ve üretken bir şekilde tamamlamış bulunuyoruz.
Şimdi sırada yılın ikinci yarısı var. Ve inanın, hedeflerimiz ilk yarıdakilerden bile daha büyük, daha iddialı. Geçtiğimiz ay da bu hedeflerden sizlere bahsetmiştim. Şimdi biraz tatil modunda gibi görünsek de, aslında zihinsel olarak hala tam bir üretim hâlindeyiz. Çünkü ben tatili de bir fırsat alanı olarak görürüm. Ruhum dinlenirken hayal gücüm çalışır; yeni fikirler, yeni bağlantılar, yeni planlar ve hatta bazen yepyeni başlangıçlar doğar. Sanırım “tadını çıkara çıkara çalışmak” tam da bu olsa gerek…
ÇÜNKÜ İYİ DEĞERLENDİRİLEN HER AN, GELECEĞİNİZ İÇİN ATILMIŞ SAĞLAM BİR TUĞLADIR.
Zaman, bize verilmiş en büyük hediye… Yaş aldıkça onun kıymetini daha da iyi anlıyor insan. Buradan okuyan genç okurlarıma belki de en kıymetli tavsiyem şu olur: Her anın kıymetini bilin. Onu iyi değerlendirin. Çünkü iyi değerlendirilen her an, geleceğiniz için atılmış sağlam bir tuğladır. Ama siz sürekli geçmişe takılıp gelecek için de endişelenirseniz, o en değerli anı—şu anı—kaçırırsınız. Sonra da hayıflanmak için yeni bir geçmiş yaratır, gelecekten de ödün verirsiniz. Bu da zamana, yani en büyük sermayenize yapılacak en büyük haksızlık olur.
O yüzden bu konuyu şöyle noktalamak istiyorum: Elimizde bir zaman var ve en büyük minneti ona borçluyuz. Onun farkına varın. Onunla barışın. Böylelikle geçmişteki “keşkeler” zihninizi meşgul edemez, yaşadığınız her anı farkındalıkla geçirir, geleceğinizi daha aydınlık kılarsınız. Buna dünyanın özellikle bu döneminde çok ihtiyacı var. Çünkü dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek, ancak bireysel yaşamlarımızda yakalayacağımız güzelliklerle mümkün.
Ve gelelim dergimize…
Klass, sıcacık bir Temmuz sayısı ile karşınızda. Her zamanki gibi yine özenle hazırladığımız içeriklerle sizlerle buluşuyoruz. Özel davetlerden en güzel kareler, sektörlerinin lider isimleriyle ilham veren röportajlar, yaz mevsimine özel öneriler ve yorumlarla dopdolu bir sayı sizleri bekliyor.
Yazı dolu dolu, enerjik, mutlu, huzurlu ve neşeli yaşayın…
Hayat Klass ile güzel…
Diğer Tüm Yazılar
