Yaşadığımız hayatın her anı bizler için bir deneyim, bir ders. Bazı deneyimler öyle ağır oluyor ki işte o anda hayatın bizim kontrolümüzde olmadığını derinden hissediyoruz. Yaşama sevincimizin, umudumuzun, ideallerimizin boş olduğunu, o ana kadar yaptığımız her şeyin gereksiz çabalar olduğunu düşünebiliyoruz. Ama sonra ne oluyor? Bir bakmışız toplamışız kendimizi. Sanki üzerimize sihirli bir değnek değmiş de tüm o travma sona ermiş. Çünkü yaradılışımızda var, mayamızda var. İnsan evladıyız. En zorlu deneyimlerin ardından bir şekilde hayata tutunabiliyoruz. Hayattan vazgeçmeme dürtümüz, her ne olursa olsun bizi uyarıyor: Kendine gel, kalk ve yürü!


İşte bu dürtünün en büyük motivasyon kaynağı zaman. Yeter ki onu kullanmayı iyi bilelim. Yaşınız kaç olursa olsun hiçbir şey için geç kalmadınız. Yeniden başlamak, yarım kalan işi tamamlamak, rafa kaldırdığın hayali gerçekleştirmek için geç kalmadın. Bu bize hep söylenirdi. Hatta yaptığımız birçok başarı hikayesini içeren röportajda bunun mesajını hep derinden almışımdır. Ama zorlu bir süreç olan pandemi dönemi bu anlamda bize gerçekten fırsatlar sundu. Kendimize dönebildik. Hedeflerimizi gözden geçirebildik. Ertelediklerimiz için başlangıçlar yapabildik.

Ve bazılarımız rafa kaldırdığı hayalleri için adım atmaya başladılar. Bazılarımız yaratıcılıklarının sınır tanımaz boyutta olduğunu gördü. Kısacası bu sürecin tek olumlu yönü buydu. Hızla akıp gidip hayatımızda bir şeylere yetişmeye çalışırken; kendimizi, hayallerimizi, ideallerimizi ve hatta hedeflerimizi o kadar çok unutmuştuk ki durup kendimize bakma fırsatı bulduk.


Kimse lütfen bu sözlerimin hayalcilik olduğunu düşünmesin
Her doğum ağrılı bir sancı sürecinin ardından gerçekleşir. Bu tarihin her zorlu döneminde böyle olmuştur. Büyük savaşların ardından yapılan icatları buradan anlatmama gerek yok. Ama geçmiş yıllarda yaptığımız bir söyleşiden aklımda kalan notu sizlerle paylaşabilirim. Contemporary İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli kendisiyle yaptığımız bir röportajda şöyle demişti. “Yakın gelecekte Ortadoğu ülkelerinden çok değerli sanatçılar ve eserler çıkacak. Çünkü onlar çok zorlu bir süreç geçiriyorlar ve her zorlu sürecin sonunda sanatsal anlamda güzel eserler ortaya çıkar”. Bu kesinlikle çok doğru. İşte pandemide dünya genelinde böyle bir süreçti ve bu gezegenin dört bir yanından birçok özel proje, çalışma ortaya çıkacak. Doğru bilinen yanlışlar düzeltilecek belki de sistemler değişecek.
Ve ben ne olursa olsun bu acılı sürecin sonucunda güzelliklerin geleceğinden eminim.

Eğer siz değerli okuyucularım arasında varsa kendini kabuğuna çeken, günbegün hayıflanıp duran, lütfen bu sözlerimin hayalcilik olduğunu düşünmesin. Hiçbir şey için geç kalmadınız. Başlayın bir yerinden arkası çorap söküğü gibi gelecektir. Önemli olan başlamak. Başladıktan sonra azmedersiniz, çalışırsınız. Kazanır yada kazanamazsanız. Ama denemiş olursunuz.

Geçtiğimiz Mayıs ayı bizim için dolu dolu geçti. Her ne kadar ilk iki haftası evlerimize kapanmış olsak da bir şekilde dolu dolu geçirmeyi başardık. Kapağımızdan da gördüğünüz üzere çok keyifli röportajlar yaptık. Birkaç özel gezimiz oldu. Ve bu süreçte üretmekten yılmayan girişimci ruhların projelerini inceledik ve dinledik. Kendi ailem için de heyecanlı zamanlar geçirdik. Çünkü pandemi sürecinde bizim yuvamızda büyük bir yaratıcılık vardı. Sevgili eşim Fisun Kapucuoğlu ve kendisi gibi ressam olan arkadaşı Selma Selçukcan çok özel bir sanat projesine start vermişlerdi. Doğal yapraklardan ve ağaç kabuklarından muhteşem eserler ortaya koydular. Bu özel eserleri “Doğaya Dönüş” isimli bir sergiyle sanatseverlerle buluşturdular. Büyük ilgi gören serginin basın yansımaları müthiş oldu. Dünyada ilk olan bu çalışmanın patenti bile alındı. Diyeceğim o ki bu çalışma sancılı geçen pandemi süreci sonrası gerçekleşen muhteşem bir doğumdu. İşte bu hikayede size baştan beri cümlelerle anlatmaya çalıştıklarıma güzel bir örnek oldu.

Gelelim dergimizde yer alan diğer önemli çalışmalara... Babalar Günü dolayısıyla yine çok güzel, çok tatlı baba-çocuk ilişkilerine tanık olduk. Eminim sizlerde okurken duygulanacak ve mutlu olacaksınız. Bir de bu ayın kapak yıldızı ünlü oyuncu Cansel Elçin oldu. Ödüllü fotoğrafçımız Mert Can Alşahin’in objektifine muıhteşem pozlar veren Cansel Elçin, kariyerine dair merak edilenleri bizlerle paylaştı. Bu güzel çalışmayı da büyük bir keyifle okuyacağınızdan eminim. Kısacası Klass yine yaz aylarının keyfini sürerken keyif alarak okuyacağınız bir dergi oldu. Bir sonraki sayımızda görüşmek dileğiyle...

Klass Alın, Klass Okuyun, Klass Olun.

Hayat Klass ile güzel…





  Diğer Tüm Yazılar