“Hayat her şeye rağmen devam ediyor.” Sizlerde çok iyi biliyorsunuz ki son iki senede bu cümleyi bana her seferinde kurdurtan olaylardan tek tek bahsetsem sanırım sayfalar yetmez. Yakın geçmişte yaşadıklarımız içimizi parçaladı, yaktı, yıktı ama geçmedi. Bir yanda devamı gelir mi endişesi diğer yandan da hayat bir şekilde devam ediyor umudu. Evet şu hayatta umut olmasa yaşamanın bir anlamı olmaz. Neyse ki bizler onca dertlere, onca sıkıntılara rağmen karşımıza çıkan güzelliklerden feyz alabilen, umut edebilen, yaşama sevincini yok etmemeyi başarabilen varlıklarız. İnsanız işte… Bir şekilde durum ne olursa olsun yaşıyoruz. Bir yanımız üzülüp, kan ağlarken diğer yanımız mutluluk saçabiliyor. Gerçekten ilginciz. Şu son bir ayı düşünsenize… Kaç kere ah dedik, kaç kere vah dedik… Ciğerlerimiz yandı, kalbimiz ağrıdı. Güzel yurdumuzun güneyi yangınlar içinde kalırken kuzeyi sellerle boğuldu. Benim doğup büyüdüğüm toprakların en güzel köşeleri su altında yok oldu, bir sürü canın hayatı son buldu.
Çok üzüldük, çok kızdık. En çok da kendimize kızdık. İnsanlığımıza kızdık. Bu kadar çok tükettiğimiz için kızdık. Tükettiğimizin kurbanı olmanın acı tablosu karşısında sarsıldık.
Ama işte gel gör ki hayat bir şekilde devam ediyor. Bir şekilde bize cilvesini yapıyor. Bir şekilde gülecek, umut edecek şey buluyoruz. Yoksa nasıl yaşanır ki? Sosyal medyadaki hikayelerimizin geçmişine bir gidin. Bir yandan yangınları paylaşıyor, selleri paylaşıyor, Afganları paylaşıyor diğer bir yandan da tatilimizdeki anları paylaşıyor, elde ettiğimiz başarıları paylaşıyor, hoşumuza giden kedi videolarını paylaşıyoruz… Paylaştıklarımızın arasında uçurumlar var. İşte bu uçurum, bizleri tanımlıyor. Acıyı da tatlıyı da aynı anda yaşayabilme, sindirebilme yetisine sahip varlıklar olduğumuzun anlatıyor.
SEVEREK YAPTIĞIM İŞİM BENİM AYNI ZAMANDA STRES ATABİLDİĞİM BİR ENSTRÜMANIM.
Ben bu uçurumlar arasındaki geçişi kendi adıma çalışarak yumuşatıyorum. Çünkü severek yaptığım işim benim aynı zamanda stres atabildiğim bir enstrümanım. Bu yüzden durmak nedir bilmiyorum. Acı karşısında durmuyorum. Onu yok edip yerine güzellikler ekebilmenin ancak çalışarak, mücadele ederek gerçekleşeceğini biliyorum. Mutluluklar karşısında da rehavete kapılmıyorum. Onunla motive olup daha çok çalışmam gerektiğini anlıyorum. Kısacası çalışmak, üretmek için her şeyi bahane edebiliyorum. Her birimiz olaylar karşısında çok etkileniyoruz, çok üzülüyoruz ama emin olun bunların hepsi insan eliyle başımıza gelen felaketler. O yüzden kendimizi toparlayacak ve insan eliyle bunu düzelteceğiz. Hepimiz üzerimize düşen görevi layıkıyla yerine getireceğiz. Bu hayatta hepimizin görevi var. Acımız var diye durmak yok, sevincimizi var diye coşmak yok. Sürekli yola devam edip bozulanı tamir etmek, kaybolanı geri koymak ve gerekirse küllerimizden yeniden doğmak gerekiyor.
Karanlığın sonu aydınlıktır ve her durumda bulunacak bir umut vardır. İşte son iki senedir her birimiz tünelin ucundaki ışığa kavuşma umuduyla çalışıyoruz, çabalıyoruz. Çok şükür iyiyiz. Çok şükür yapacak işimiz, yiyecek ve paylaşacak aşımız var. İşte elinizde tuttuğunuz dergide bu naif duygularla elinize ulaşıyor. Gün içerisinde yaşadığımız tüm duygular, tüm olaylar, tüm iletişimler bir şekilde bu derginin sayfalarında kendine yer buluyor. Bu dergide fotoğrafını gördüğünüz her insanın güzel enerjisi bu dergiye yansıyor. Siz değerli okuyucularımızın enerjisi bu dergiye yansıyor. Sonra ne mi oluyor? Bu dergi daha çok büyüyor ve büyüdüğü ödüllerle taçlanıyor. Bu ay size 99. ödülümüzü aldığımızın müjdesini veriyorum. Ve belki de önümüzdeki ay bu satırları yazarken size 100. ödülümüzün müjdesini vereceğim. Her bir ödül o kadar kıymetli, o kadar değerli ve bizleri o kadar özel hissettiriyor ki anlatamam. Bu yüzden siz değerli tüm okurlarımıza, iş birliği içinde olduğumuz tüm partnerlerimize ve Klass’ın tüm ekibine çok teşekkür ediyorum. Biz kocaman bir aileyiz ve iyi ki varız.
Sözlerimi bitirmeden önce size biraz da Eylül sayımızdan bahsedeyim. Ağustos tüm sıkıntılı süreçlerine rağmen bizlere güzel bir Eylül sayısı bıraktı. Acıları derinden yaşadığımız ama güzel anlarıyla da bizleri gülümseten Ağustos’tan kalan tüm özel anıları Eylül sayımızda sizlerle buluşturduk. Çok değerli isimlerle röportajlar yaptık. Farklı sektörlerden çok önemli temsilciler konuklarımız oldu. Ünlülerin yaz tatillerinden en güzel kareleri sizlerle buluşturduk. Çok özel ödül törenleri gerçekleşti ve her birini Klass farkıyla takip ettik. Kısacası keyif alarak okuyacağınız bir dergi hazırladığımızı düşünüyorum. Her zaman güzel ve pozitif haberlerle görüşmek üzere…
Klass alın, Klass Okuyun, Klass Olun!
Hayat Klass ile güzel…
Diğer Tüm Yazılar