Geldi…Uzun bir uykudan uyanır gibi..yavaşça..sessizce süzüldü hayatımıza Eylül…Derin bir boşluktan çıkıyorken dünya … Eylül hepimize iyi geldi…Uzak sert iklimlere doğru sürüklenirken..gezegende nelerle karşılaşabileceğimizi henüz bilmiyorken…sonbahar sakinliğine ihtiyacımız varken…


Eylül hüzün ya da yeni başlangıçlar…
Yazın neşesinin..o kendini bilmez ..deli dolu.. enerjisinin bitişinin hüznü…ya da hayatın akışının iş-güç-kariyer-okul-şehir hareketinin başlangıcı..
Biraz duralım dediğin..Haydi koşmaya başlayalım dediğin...Tüm bunları düşünürken evinde elinde kahve..kitap yoldan geçenlerin yağmura yakalanmasını izlediğin Eylül..
Ben başlangıçlardan yanayım..Yeni yollar..Yeni dünyaların keşfi.. Yaz yerinde güzel..Orada kalabilir..Arada hatırlayıp gülümsersin denizi..Ama şimdi..Şehrin zamanı..Küçük sahil kasabalarını sessizliğine bırakıp..hareketin.enerjinin..ışıltının tavan yapma zamanı..
Yüzyıllardır şairleri..yazarları..yönetmenleri peşinden sürükleyen sonbahar Eylül..
Dedim ya Eylül’dü demiş Cemal Süreyya mesela…
 İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.

Kimsesizliğinin savrulduğu liman gibi Eylül onda…sessizliğinin tam orta yerinde..
Ümit Yaşar Oğuzcan..Ben Eylül Sen Haziran yazmış usulca…
Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
Neydi o bir zamanlar
Sevmişliğim, sevilmişliğim
O heyheyler, o delişmenlikler neydi..

İçinden kopup gidenleri aramış Eylül’de..kendinden uzaklaşanları..sonsuza yaklaşanları..
Hasan Basri Ünlü’nün Eylül Kadınları gelir bir de…derinlerden koşarak…
Kayıp aşklarım, eski kadınlarım, eyvahlarım
Eskilerinizi bana rehin bırakıp gitmiştiniz
Unutmaya attığım adımlarda sırtıma saplanan
Eylül kokulu ölümlerin sahibi hanginizsiniz?

Diye sorar…hayatından gelip geçmiş tüm kadınlara…
Ahmet Altan Eylül şiirinde…Eylül de herşey zordur der..ve ekler..Eylül’de bütün aşklardan ve kadınlardan korktuğunu…
Onun için yanık yanık tütsü kokar,
Onun için değdiği yeri kanatır.
Eylülde aşk, eylülde acı, eylülde yalnızlık zordur,
Eylülde her şey zordur, ben eylülü onun için severim.
Eylül ışıklarında çırılçıplak ruhlar yıkanır
Herkes her şeye kapısını aralar ‘bir aşk oluverir aşinalık’.
Ölüm kıvırcık saçlarını hayatın göğsüne dokundurur.
Aşkı ve ölümü ben hep bu ayda beklerim.
Nasıl da mahzun ve nasıl da tehditkârdır.
Ben eylülde bütün aşklardan ve kadınlardan korkarım…

Ve…Atilla İlhan’ın Yağmur Kaçağı
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yoksa bir bir yıldızlar düşecek
Eğer şairsem, beni tanırsan

Yağmurdan korktuğumu bilirsen
Gözlerim aklına gelirse
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yağmur beni götürecek yoksa beni

Atilla İlhan Elimden Tut yoksa düşeceğim demese…biz sevdiklerimize…tüm yüreğimizi açıp..tut beni diyecek cesareti bulabilir miydik?..sanmıyorum..
Alpay’ın Eylül’de gel şarkısı olmasaydı…içimizde kopan fırtınaları durduracaklara Hadi Çık Gel diyecek gücü  bulamayacağımız gibi…
Aşkları..Yağmurları..Bitişleri..Başlangıçları yanımıza alıp..sonbahara yürüyelim o zaman..sonrası kış..fırtına..olsun varsın…
Geriye dönüp bakmadan…Hiç durmadan..şu sıralar Ruhum Sonbahar..



  Diğer Tüm Yazılar