Yoğun Geçen Haftanın Ardından...

Yoğun Geçen Haftanın Ardından... Yoğun Geçen Haftanın Ardından...

Benim haftalık programım en geç bir hafta öncesi Perşembe akşamına kadar belli olur ama spontane gelişmeler de araya hep sıkışır. Genelde Günde ortalama dört randevu olduğundan İstanbul trafiğini en iyi yaşayanlardan biriyim. Dün sabah iki randevum değişmek zorunda kaldı neden mi? Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçmeye çalıştım ve yaklaşık üç saat sürdü. En sonunda arabayı bırakıp bulunduğum yere randevular verdim.

Neymiş sabah biri fsm köprüsünden intihara çalışmış. Arkadaş ben bu işi anlamıyorum intihar edeceklere açık bir yer mi orası biz Karşıyaka Spor Klübü bayrağını Belediye başkanı ile asmak için ne taklalar attik ne izinler aldık  (en iyi bilen Hulusi Berik) meğerse dur atla bu kadar basit hatırlarsınız bundan önce de benzini biten bir araç bomba paniğine yol açmıştı.

İnsanımız için çöp toplama saati gibi intihar saati belirlemek lazım yoksa zaten trafikte cinnet geçirenler tarafından iktirilmesi mümkün.

 

Pazar mükemmel bir boğaz turuna katıldım tüm dedikoduları ve tarihi dinledim hem de hiç sıkılmadan. Evet Saffet Emre Tonguç ile 4 saat erguvan ve yalılar turu yaptık mükemmeldi. Nasıl mı tabi ki turizmci olmanın avantajları o kadar olsun.

Türkiye’de gastronomi Turizmi Komitesi ni beraber kurduğumuz Gezgin Damaklar Seyahat Acentesi sahibi Ferzan Kırhan’ın nazik davetini kırmadım.

İyi ki de gitmişim. çünkü Saffet Emre Tonguç’un neden tarih gibi bana gore sıkıcı bir konuyu bana sevdirdiğini şimdi anladım.

 

Saffet bence sadece bir rehber değil Boğaziçi üniversitesi mezunu olan insan iletişimde pozitif yumuşaklığı anayasa edinmiş engin bilgi denizinde mütevaziliği ile ön plana çıkan bir seyyah. Türkiye’de en  dünyayı en fazla gezen rehber ünvanına sahip, 132 ülke gezmiş. En sevdiğim nokta, tarzı ve her insana değer vermesi ve bunu samimi olarak yapması.

 

Kabataş vapur iskelesinde  ellerinde shutları hazır garson ordusu gemi içinde beni bekliyordu.

 

Onları geçtikten sonra Saffet bizzat karşıladı ve Ferzan beyin asistanı Işıl hanıma beni emanet etti.(o da tüm gün sağolsun çok ilgilendi)

 

Sonrasını anlatmayacağım gidin yaşayın.

Ama dikkat edilmesi gereken çıkarımları size hatırlatayım.

 

1-İstanbul herşeye rağmen Dünyanın içinden deniz geçen iki  kıtası olan tek şehri

2-İstanbul’da yaşamayın İstanbul’u yaşayın.

3-Eski dönemde İstanbul’u bozmak için (art niyetli olmasa da) o kadar yanlış yapılanmalar yapılmış ki herşeye rağmen İstanbul hala dünyanın en güzel şehri. Ve her taşında ayrı hikayeler var.

4-Savarona yatının hikayesi

5-Erguvan ağacının hikayesi(hz İsa Havarileri)

6-Boğazda hangi ünlülerin hangi yalıları var

 

gibi konu başlıklarını katılımcılara sempatik yaklaşımı ile aktarması ve bilgi ile kibarca bize enjekte etmesi bence mükemmeldi.

İşine aşık olan bir insanın İstanbul’a ve bize değer katması neymiş tekrar yaşadım. İyi ki varsın Saffet. Tarih den sıkılan beni bile İstanbul ve tarih sevgisi ile doldurdun ya Oprah kimmiş.

 

 

Neyse Dün işine aşık başka bir kişiyle tanıştım. Osmanlı Yemekleri konusunda uzman Hacı Gökmen efendinin torunu Yavuz Gökmen. İki  değer vediğim kişi Fatih  Gemalmaz  ve Canan Sanalan  farklı zamanlarda bana Kavacık da Saray Mutfağı  yemekleri tatmamı önerdi. Ben üşenmedim atladım gittim. Bayramoğlu dönercisinin 2 dükkan yanı (PR  istemeyen bir mekan sahibi hayret)

 

Yavuz bey 50 metrekarede harikalar yaratmış. Kapıdan girdiğiniz andan itibaren turşu şişelerinden şerbetlere kadar sanki anneannelerimizin ürünleri sizi karşılıyor. Minik dükkanda bakır kaplar ve cezveler ve altında gerçek Osmanlı yemekleri sizi bekliyor. Dükkanın adı Behimeya …

Büyük cüssesine ragmen sevgi dolu yüreği olan işine aşık 8 yaşından beri Osmanlı yemekleri ile büyüyen ve yapan bir aşçı sizi bizzat karşılıyor.

öğlen boşuna gitmeyin yer yok. Saat ikiden den sonra giderseniz belki yer bulursunuz. Dörtten sonra zaten yemek kalmıyor.

 

Turizm il Müdürümüz ve Beykoz belediyesi Marka Şehir kapsamında dün mükemmel bir organizasyona imza attılar. Turizm Basını için Beykoz turu, neler vardı neler. Küçüksu iskeleden alınan misafirler Poyrazköy’e kadar mükemmel bir boğaz turu ve aktarımlar yapıldı. Sonrasında Cam ocağı vakfı-Polonezköy hayvanat bahçesi ve kelebek çiftliği ve dizilerin çekildiği platolar ziyaret edildi.

İşte işine aşık insan örneği kim mi? Turizm il müdürü Nedret Apaydın, eskiden bürokratlardan herkes korkar çekinirdi ama benim sevdiğim arkadaşım oldu.

Neden mi? Aslında mevkisini kötüye değil İstanbul halkı ve turistlerin avantajına kullanılabildiğini hepimize gösterdiği için. İyiye kullanınca iyi şeyler de oluyormuş.

Yoksa hergün bir denetleme yollasın mekanların belgelerini iptal etsin herkese korku salsın ama o tam tersİne esnaftan yatırımcıya-turistten acenteci dostlara kadar sevgi salıyor. Ve bizzat her noktaya önce kendi gidiyor, dokunuyor ve ben sizin yanınızdayım mesajı veriyor.

 

İşini seven böyle yöneticilerimiz olması şehir ve ülke için bir kazanç.

 

Bu arada Gastronomi Turizmi konusunda çok önemli gelişmeler bizi bekliyor. Yeni bir vizyon ve bakış açısı ile ilerlemek çok önemli.

Alaçatı Ot festivali veya Adana Portakal Kabuğu vb etkinlikler önemli kazanımlardır ama eski İzmir Fuarı formatında sadece tavaf edilen ve plastik masa sandalyelerde hangi otu sattığını bilmeyen arkadaşlar yerine içinde gerçek bilgi ve detayların olduğu önemli konferanslarla süslenmesini ve bunu sadece Türklere değil yabancıların da katılımına açık etkinlikler şeklinde ilerlemesini temenni ederim.

Sheraton çeşme baş aşçısı Rahmi Usta’dan dinleyeceğimiz şeyler var.

 

Bu hafta sinemaya gidemedim bahar geldi artık…