Yeniden Dünyaya Gelsem Yine Aynı Babanın Kızı Olarak Dünyaya Gelmek İsterim

Yeniden Dünyaya Gelsem Yine Aynı Babanın Kızı Olarak Dünyaya Gelmek İsterim Yeniden Dünyaya Gelsem Yine Aynı Babanın Kızı Olarak Dünyaya Gelmek İsterim

Uzman Psikoteparist Yelda Başaran ve Babası Ünlü Müzisyen Halil Başaran, aralarındaki büyük baba-kız aşkını Klass’a anlattı..

Danışanlarına sağlıklı ve kaliteli yaşam yolculuklarında başarıyla yol arkadaşlığı yapan Psikolojik Performans Danışmanı-Uzman Psikoterapist Yelda Başaran aynı zamanda televizyoncu, oyuncu, sporcu ve yazar kimliğiyle tanınan müzisyen bir babanın kızı. Sanat camiasının müzisyen ve sanatçı arkadaşlarının “Sahne Doktoru ve çift Baget Halil” dediği, Türkiye’de ilk defa çift davul ve çift trampet kullanarak sanatçı arkadaşlarına sahnede eşlik eden müzik ve spor alanında ödüllere ve rekorlara doymayan ünlü müzisyen Halil Başaran’ın kızı olan Yelda Başaran, babasının çocuklarına gerçek bir rol model olmayı çok iyi başardığını söylüyor. Yelda Başaran, babası Halil Başaran ile aralarındaki büyük baba-kız aşkını, örnek aile yaşantılarını ve sağlıklı bireyler yetişmesi için ailelere verdikleri anlamlı mesajları Klass okurları için konuştuk.   

 

Yelda Başaran: “Bir kız çocuğunun ilk erkek rol modeli babasıdır. Babam bana küçükken şeker, çikolata almak yerine defter, kalem, silgi alırdı. Okumayı söktüğümde de okumam için ilk armağan ettiği kitap hiç unutmam Doğan Cüceloğlu’nun “İletişim” kitabıydı. Belki de şu an kitap yazıyor olmamın en büyük sebebi küçükken babamın bana bu şekilde bir davranış modeli ile yaklaşmasıdır.”

 

Halil Başaran: “Bir çocuk için baba ve anne rol modeli ileriki hayatının birçok alanında sağlıklı, huzurlu ve de mutlu rota belirlemesi için önemlidir. örneğin kızım Yelda çok iyi bir ses ve müzik kulağı olan daha önce müzikle haşır neşir olmuş sportif bir Uzman Psikoterapisttir. Oğlum Yücel de eski bir voleybolcu ve karateci. Onunda çok iyi bir müzik kulağı vardır. Onlar benim hayattaki yaşama amacım ve hayattan aldığım en büyük ödüllerim.”

 

Yelda Hanım, Müzisyen ve sportif bir babanın kızısınız. çocukluğunuz nasıl geçti?

Yelda Başaran: Küçüklüğüm babamın mesleğinden dolayı sanat ve spor camiasında sanatçıların kulis ortamlarında ve spor salonlarında geçti. Okul yıllarında okul korosunda koro şefliği yaptım. Sınıf arkadaşlarım hikâye kitapları okurken ben biyoloji, psikoloji ve astroloji kitapları okuyordum. İlk paramı manevi babam dediğim ünlü vurmalı çalgılar ve percussion ustası Okay Temiz orkestrasında asma davul çalarak kazandım. Hayatta hayran olduğum iki kişiden biri babam diğeri annemdir. Aile bağlarıma sıkı sıkıya bağlıyım. Uzman Psikoterapist olmamın yanı sıra kendi televizyon programlarımı hazırlayıp sunuyorum. Televizyoncu ve yazar olmamın yanında sağlıklı ve kaliteli yaşamın bir sanat olduğunu, vücudun form kazanmasının tıpkı kitap yazmaya benzediğini, gardıroba giden yolun mutfak ve buzdolabından geçtiğini, danışanlarına huzur bulmaları için anne ve babaları ile vakit geçirmelerini, antidepresan yerine de egzersiz ve yazı yazmalarını öneriyorum.

 

“BABAMIN MüZİSYEN VE SANATçI ARKADAŞLARI “SAHNE DOKTORU” VE “çİFT BAGET HALİL” DİYE SESLENİYOR”

Bize babanız Halil Başaran’ı anlatmanızı istersek nasıl anlatırsınız?

Y. B: Babam, Balkan Savaşı’nda üsküp’den İzmir’e gelen büyük babası Ulu önder Atatürk’ün savaş mimarı olarak şehit düşen ressam Albay Mehmet Bey’in torunu, hattat ve udi sanatçısı Osman Bey’in oğludur. Müzisyen ve sanatçı arkadaşları “sahne doktoru” ve “çift Baget Halil” diye seslenir. Babam’a sanat camiasındaki sanatçı arkadaşlarının ve enstrümantalistlerin bu lakapları takmasının sebebi Türkiye’de ilk defa çift davul ve çift trampet kullanarak sanatçı arkadaşlarına sahnede eşlik etmesi. Müzik hayatına başlangıcını “9 yaşında evde ayna karşısında kendi kendimin gölgesini izleyerek başladım” diyen babam, davul sopalarını da evlerinin bahçesindeki düz ağaç dallarından ve evdeki oklava kaşıktan yaptığını anlatıyor. İlk davul metodunu 1965 senesinde 20 sayfalık 2.el hamur kâğıda kendi el yazısıyla yazan, müzikte ve sporda kendi rekorlarını egale ettiği 7 rekoru ve sayısını hatırlamadığı ödülleri bulunmakta. Müzikteki ilk rekor deneyimini 1967 yılının kasım ayında bir davul çalışma sehpası üzerinde 14 saat hiç durmadan kollarına bağlamış olduğu demir bagadler ile gerçekleştiren babamın müzikteki en son rekoru ise 1975 yılının Eylül ayında 12 davul, 12 zil, 4 baget ve çift trambet stili ile 41 saat 55 dk. hiç durmadan çaldığı arkadaşlarının “Tamam rekorunu kırdın ne olur bizi kırmada şu davuldan in” sözleri üzerine çalmayı bıraktığı gün. Spor hayatında da Karate, Kungfu, Aikido, Judo gibi birçok branşta 7 ilginç rekora sahip. Babam gerçek bir enstrümantalist ve müzik aşığı. Yurt içinde ve yurt dışında birçok talebesi olan bir süre Hindistan’da yaşamış. İlginç rekor deneyimlerindeki davul çalma stili herkese göre ilginç olsa da ona göre ilginç değil hatta oldukça normal. Babam kendi çalma sitilinin ona göre ilginç değil normal olmasını şu şekilde özetliyor: “Sanat yorum katmaktır. Ben kendi stilimi yarattım. Eğer ki ruhunuzda sanatçı ruhu varsa size yaptığınız işle ilgili hisler derinlerden gelerek zihninizden parmaklarınıza yansır. Bende de öyle oldu. Bana kimse enstrüman çalmayı öğretmedi. Ben kendimi bildim bileli o gün enstrüman çalmasam da yanımda iki üç tane davul sopası taşırım. Hayal kurarım. Ve sonra o kurduğum hayalden notalar çıkarıp enstrümanımla paylaşırım.” Sahne doktoru babamın başarı formülü ise his +bilgi+teknik+sabır+imkan=başarı ve taklit yok.

 

Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Haziran sayısında..