Sloganımız, ‘Kimseden İş İstemiyorum, İşveren Olmak İstiyorum’

Sloganımız, ‘Kimseden İş İstemiyorum, İşveren Olmak İstiyorum’ Sloganımız, ‘Kimseden İş İstemiyorum, İşveren Olmak İstiyorum’

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Türkiye Grameen Mikrofinans Programı Öncüsü Prof. Dr. Aziz Akgül, vakıf olarak hayata geçirdikleri projeleri Klass’a anlattı...

Türkiye İsrafı önleme Vakfı, ülkenin ekonomik problemlerinin yaşandığı alanlarda yaptıkları çalışmalarla genç girişimcilere destek oluyor. Türkiye’nin üretim gücünü arttırmak, yoksul kadınlara destek olmak ve gençlere istihdam sağlamak adına Bangladeşli Bankacı ve Ekonomi Profesörü Muhammed Yunus’un hayata geçirdiği mikro ekonomi programıyla yola çıkan Türkiye İsrafı önleme Vakfı, girişimci, sosyal girişimci ve vakıf üçgeniyle ülkeye yeni bir ekonomi planlama çalışmasıyla hizmet veriyor. Amaçlarının insanları hibe yardımlarından kurtararak üretken hale getirip, kendi kendilerine gelir getirecek faaliyetlerde bulunmalarını sağlamak olduğunu belirten Türkiye İsrafı önleme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, Türkiye Grameen Mikrofinans Programı öncüsü ve Diyarbakır 22. Dönem Milletvekili Prof. Dr. Aziz Akgül, vakıflarıyla beraber hayata geçirdikleri projeleri, genç girişimciler ile yoksul ev kadınlarına sağladıkları desteklerini ve vakıflarının gelecek planlamalarını Klass’a anlattı.

 

 

“Mikro kredinin temel gayesi yoksul insanların daha fazla gelir elde etmeleri ve kendi kendilerine gelir getirecek faaliyetlerle ailelerine ekonomik açıdan katkı sağlamalarıdır.”

 

“2019 yılında 500 genç insanın kendi işini kurmasına yardımcı olacak bir potansiyel oluşturmak istiyoruz. Ama bu onun üstüne çıkarsa çok daha mutlu oluruz. çünkü 3,5 milyon gencimiz şu an işsiz.”

 

Aziz Bey, Türkiye’de uzun dönemden beni yaptığınız çalışmalarla devlete önemli hizmetlerde bulunuyorsunuz. KOSGEB Başkanlığı, milletvekilliği görevleri derken Türkiye İsrafı önleme Vakfı’nın Mütevelli Heyeti Başkanlığını yapıyorsunuz. öncelikle vakfınızla ne gibi çalışmalar yaptığınızı öğrenebilir miyiz?

Biz 2003 yılında sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği destekle ilk önce Diyarbakır’da şimdi ise 63 ilde 93 şubede 180 bin dar gelirli kadına bugüne kadar 800 milyon liradan fazla kredi verdik. Teminat, kefalet, icra, mahkeme prosedürü olmadan verdiğimiz bu kredilerde geri dönüş oranı ise yüzde 100 seviyesinde. Amacımız insanları hibe yardımlarından kurtarıp üretken hale getirmek, kendi kendilerine gelir getirecek faaliyetlerde bulunmalarını sağlamak. Türkiye İsrafı önleme Vakfı Mikro Kredi Programı’nı Bangladeşli Bankacı ve Ekonomi Profesörü Muhammed Yunus’la birlikte 2003 yılında başlattık. Küçük kredilerle iş yapmak isteyen kişilere destek oluyoruz. İlk 1 yıl için verdiğimiz meblağ en fazla 1000 TL. Bu ücret ile ne yapılabilir diye düşünenler olabilir. Ama bu parayla çok güzel işler yapılabiliyor. Kadınların yaptıklarına baktığımız zaman yaklaşık yüzde 50’si üretim faaliyetinde bulunuyor, yüzde 50’si ise ticari faaliyetlerde bulunuyor. Reçel üretip satıyor, yemek üretip satıyor. Bu kadar parayla bunları yapıyorlar. Mesela içli köfte yapıyor, mahallesindeki lokantalara satıyor. Lokantalar da bunları ev yapımı diyerek müşterilerine satıyor. Bu kadın için üretim oluyor. Ticari yönden baktığımız zaman da kadınlar çorap, temizlik ürünü, kozmetik alıp satıyorlar. Mikro kredinin temel gayesi yoksul insanların daha fazla gelir elde etmeleri ve kendi kendilerine gelir getirecek faaliyetlerle ailelerine ekonomik açıdan katkı sağlamalarıdır.

 

Peki, bu proje nasıl ortaya çıktı?

Bangladeşli bankacı ve ekonomi profesörü Muhammed Yunus muhteşem bir icat yaparak (2006’da Nobel ödülü aldı) bu mikro krediyi buldu. Bu sistem Türkiye dahil bugün itibariyle 193 ülkede uygulanıyor. “üniversitelerde ekonomik büyüme dersleri veriyorum ama pencereden bakıyorum insanlar fakirlik içerisinde yüzüyor. O zaman aklıma bu formül geldi. Bu ülkede ekonomi büyüme dersleri anlatmamın bu ülkeye çok faydası olmadığını anladım. Bunun üzerine talebelerimi alıp dışarı çıktım. ‘Karşıma gelen birine ne iş yapıyorsun’ dedim. Bambu sandalye yapıyormuş parayı da tefeciden buluyormuş. ‘Yüzde 90’ını tefeciye veriyorum yüzde 10’u bende kalıyor’ diyor. O yüzden hiçbir gelir elde edemiyor ve yoksulluk devam ediyor” diyor. Bunun üzerine deneme yapmak üzere kendi cebinden yaklaşık 40 doları bambu sandalye üreten kadınlara tahsis ediyor. Her hafta taksitle o parayı senden alacağım, teminat, kefalet hiçbir şey istemiyorum diyor. Ertesi hafta talebeleriyle gidiyor taksitini alıyor. Bakıyor ki sistem bu şekilde güzel yürüyor. Muhammed Yunus’un deneme yanılma yöntemleri ile keşfettiği ve dünyaya öğrettiği mikro kredi programını ortak proje olarak ondan aldık ama finansmanı ve diğer hususları Türkiye’de kendimiz geliştirerek hayata geçirdik. Biz şu an 180 bin kadına ulaştık.

 

“DAR GELİRLİ KADINLARIN çOCUKLARININ GİRİŞİMCİ OLMASINI, İŞ SAHİBİ YAPILMASINI İSTİYORUZ”

Projeleriniz sadece yoksul kadınlar üzerinde mi devam edecek?

Şimdi ikinci bir uygulama yapmayı düşünüyoruz. Dar gelirli kadınların çocuklarının girişimci olmasını, iş sahibi yapılmasını istiyoruz. çünkü Türkiye’de esas itibariyle istihdam politikası ya bir kamu görevi ya da bir başkasının yanında çalışma politikası şeklinde gerçekleşiyor. Bizim yapmamız gereken insanların kendi işlerini kendilerinin kurmalarına özendirmek. Refah seviyesini arttırmanın yolu ticarettir, girişimciliktir. Bu olduğu takdirde siz hayatı düzgün bir şekilde yaşayabilirsiniz, dünyanın güzelliklerinden yararlanabilirsiniz. Diğerinde ise sadece görürsünüz ve geçersiniz. Gelmek istediğimiz nokta insanları girişimci hale getirelim. Hatta bizim programımızın sloganı; “Kimseden iş istemiyorum, işveren olmak istiyorum”. Hedef sıfır işsizlik ve bu mümkün. İnsanlar bir iş yapmak için önce milyonlarının olmasını istiyorlar, bir günde zengin olmaya çalışıyorlar. İnsanlar artık iş de beğenmiyorlar. Bu da bizim insanları yetiştirme metodolojimizin yanlış olduğunu gösteriyor. Maalesef bu yanlışlık bizim bütün politikalarımıza yansıyor.

 

Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Ocak sayısında..