Mutluyuz, Beraber Vakit Geçirmekten Keyif Alıyoruz

Mutluyuz, Beraber Vakit Geçirmekten Keyif Alıyoruz Mutluyuz, Beraber Vakit Geçirmekten Keyif Alıyoruz

“Adını Sen Koy” Dizisinin Başarılı Başrol Oyuncuları Erkan Meriç ve Hazal Subaşı, oyunculuk serüvenlerini ve herkesin merak ettiği ilişkileri hakkında bilinmeyenleri Klass’a özel anlattı...

 

2015 Miss Turkey üçüncüsü Hazal Subaşı ve 2009 Best Model of Turkey ve Best Model of the World birincisi Erkan Meriç’in yolları iki yıl önce başlayan ‘Adını Sen Koy’ adlı günlük dizide kesişti. Subaşı ve Meriç, başarılı oyunculuklarıyla kısa sürede önemli bir hayran kitlesine sahip oldular ve bu sevgi selinin kendilerine verdiği güç ve enerjiyle yoğun bir tempoda  günlük dizi çekerek sektörün en zor projelerinden birisine başarıyla imza atmaya devam ediyorlar. Oyunculuk dünyasındaki yolculuklarında sağlam adımlarla ilerleyen iki genç ve başarılı oyuncunun kamera önündeki bu güzel uyumu ise özel hayatlarına yansıdı ve ikili mutlu bir beraberliğe adım attı. Hayranları tarafından HazEr adıyla anılmaya başlayan ikilinin bu birlikteliğini sevenleri de büyük bir mutlulukla karşılıyor. Hazal Subaşı ve Erkan Meriç rol aldıkları Adını Sen Koy dizisini, oyunculuk serüvenlerini ve hayranları tarafından merak edilen ilişkilerini Klass okurları için anlattılar. 

 

 

 

 

 

ERKAN MERİç: “Bu dizi ile ilgili tereddütlerimiz vardı. Ama gerçekten de doğru bir adım atmışız. Tecrübe olarak, medyatik olarak, stratejik olarak da doğru bir hamle oldu. En başta o düşündüğümüz ‘acabalar’ın hepsi kalkmış oldu. Bizi bir noktadan alıp başka bir noktaya taşıdı. Daha önce de projelerimiz oldu ama ismimizden bu kadar fazla söz ettiremedik. “Adını Sen Koy” ile beraber çok büyük bir ivme yakaladık ve devam ediyor. Umarım bu şekilde devam eder. Bize kamera arkasından kamera önüne kadar çok şey kattı.”

 

 

 

 

 

HAZAL SUBAŞI: “Dizi başladığından beri çok yoğun çalışıyorduk. İkimiz başrol olduğumuz için çok fazla sahnemiz var, bütün sahnelerimiz neredeyse beraber, hep aynı yerdeyiz, hep aynı şeyleri yapıyoruz. Her gün 20 saat aynı yerde çalışırken sıkıntılarımızda aynı oluyor, sevindiğimiz şeyler de aynı oluyor. Böyle devam ederken ilişkimizde başladı. Şu an çok mutluyuz.”

 

 

 

 

 

Erkan Bey, 2009 yılında hem Best Model Of Turkey hem de Best Model Of The World seçildiniz. Bunun akabininde sinema ve modellik hayatınız başladı. Bize o zamandan bu zamana kadar gelen süreci anlatabilir misiniz?

 

ERKAN MERİç: 2009’da Kıbrıs’ta Best Model Of Turkey birinciliği aldım. Aynı yıl içinde Bulgaristan’da Best Model Of The World ünvanını kazandım. Yaklaşık 3 sene devam eden modellik serüvenim oldu. Sonrasında oyunculuk eğitimleriyle beraber bazı dizilerde ilk deneyimlerimi kazandım. Ardından ATV’deki “Bedel” dizisinde bir sezon rol aldım ve arkasından iki tane film çektim. Bir tanesi TRT sinema filmleri, televizyon filmleri kuşağında “Hayat çizgisi Suriye” filmiydi. Arkasından Burgaz Ada’da “İkimize Bir Dünya” isminde bir film çektik. Onun arkasından da “Adını Sen Koy” projesi başladı. Zaten bunların üçü arka arkaya geldi. İlk başlarda günlük dizi ile ilgili tereddütlerimiz vardı. Olur mu olmaz mı diye düşündük. Ama kısmetimiz buymuş demek ki. çok büyük bir hayran kitlesine ulaştık. Geçen sezon TRT1’deydik. Şimdi ise Star TV’deyiz. Her şey çok iyi gidiyor. Bizim için çok iyi bir tecrübe oldu, deneyim oldu. çünkü her gün üst üste bölüm çekmek kolay değil.

 

 

 

“REJİSİNDEN PRODüKSİYONUNA KADAR İŞİ A’DAN Z’YE öĞRENDİK”

 

Haftalık yayınlanan ve günlük yayınlanan dizilerde de yer aldığınızdan bahsettiniz. Peki, ikisi arasında kıyaslama yaparsak bunların avantajları ve dezavantajları nelerdir?

 

ERKAN MERİç: Bir kere günlük dizide çok fazla sosyal hayatımız olmuyor. Haftalık dizide bu kadar yoğun bir tempo olmuyor. Günlük diziye göre dinlenme günleri daha rahat, çalışma saatleri daha az oluyor. Bir de rol aldığım haftalık dizilerde başrolde değildim o yüzden belki de biraz daha rahat olduğunu düşünüyorum. Haftalık dizilerde başrolde olanların da çok rahat olduklarını sanmıyorum. Onlar da çok yoğun çalışıyorlardır. Ama günlük diziye başladığımızda sizin için çok büyük bir tecrübe olacak demişlerdi gerçekten de öyle olduğunu düşünüyorum. Şu an elimize kamera verseler yönetmenlik yapabilecek durumdayız. Kendi aramızda da bunun esprilerini yapıyoruz. Rejisinden prodüksiyonuna kadar işi A’dan Z’ye öğrendik. Haftalık dizide çok uzun yıllar çalışıp da öğrenemeyeceğim şeyleri burada bir sezonda öğrenmiş olduk. Bu bizim için çok büyük bir artı. Bundan sonra yapacağımız haftalık dizilerde çok daha donanımlı ve bilgili bir şekilde devam edeceğimizi düşünüyorum.

 

 

 

Yani hem kamera arkasında hem de kamera önünde inanılmaz bilgi birikimine sahip oldunuz. Yönetmenlik bile yapabilirim diyor musunuz?

 

ERKAN MERİç: Bazen hocayla bunun esprisini yapıyoruz. Ben de Hazal da bazen rejiyle konuşuyoruz burada böyle yapsak daha iyi olur diyebiliyoruz. Onları rejiyle ve hocayla birlikte düzeltip devam ediyoruz. Yönetmenlik konusunda Hazal daha iddialı. O daha çok takip ediyor böyle şeyleri. Bütün algılar aslında her yöne açık. Sadece oyunculuk değil yönetmenlik, yardımcı yönetmenlik, rejiden prodüksiyonuna kadar her şeyi daha derinden daha ayrıntılı takip ediyoruz.

 

 

 

Haftalık dizilerde rol alan oyuncular günlük dizilerde oynayan oyunculardan daha az çalışıyorlar diyebilir miyiz?

 

ERKAN MERİç: Aslında bu sektörde kolay iş yok. Biz daha çok yoruluyoruz diye bir şey söylersek diğer haftalık dizilerdeki veya bu tarz dizilerdeki arkadaşlarımıza haksızlık etmiş oluruz. Haftalık dizi de günlük dizi de gerçekten bir ekip işi. çaycımızdan prodüksiyonunuza set amirimizden sette bulunan herkese kadar kimse benim işim daha zordur diyemez. Herkes çok fazla yoruluyor. Haftalık işlerde de çok fazla yoruluyorlar. Ama dediğim gibi günlük dizilerin haftalık dizilere göre biraz daha tempolu olduğunu düşünüyorum.

 

 

 

“ADINI SEN KOY İLE BERABER çOK BüYüK BİR İVME YAKALADIK”

 

“Adını Sen Koy” dizisinden önce de tanınıyordunuz ama bu dizi ile birlikte oyunculuk anlamında zirveye çıktınız ve kendinizi ispatlamış oldunuz. “Adını Sen Koy” dizisi size artı olarak neler kazandırdığını düşünüyorsunuz?

 

ERKAN MERİç: En başta da dediğim gibi bu dizi ile ilgili tereddütlerimiz vardı. Ama gerçekten de doğru bir adım atmışız. Tecrübe olarak, medyatik olarak, stratejik olarak da doğru bir hamle oldu. En başta o düşündüğümüz ‘acabalar’ın hepsi kalkmış oldu. Bizi bir noktadan alıp başka bir noktaya taşıdı. Daha önce de projelerimiz oldu ama ismimizden bu kadar fazla söz ettiremedik. Ama “Adını Sen Koy” ile beraber çok büyük bir ivme yakaladık ve devam ediyor. Umarım bu şekilde devam eder. Bize kamera arkasından kamera önüne kadar çok şey kattı.

 

 

 

“BENİM BİR YILDA öĞRENDİĞİM ŞEYLER HAFTALIK DİZİLERDE NEREDEYSE 2-3 YILA TEKABüL EDİYOR”

 

Hazal Hanım, sizin oyunculuk serüveniniz nasıl başladı? 2015’te Miss Turkey’de üçüncü olduktan sonraki süreci anlatır mısınız?

 

HAZAL SUBAŞI: “Adını Sen Koy” benim ilk projem. 20 yaşımda Miss Turkey’de üçüncü güzel oldum. Şu an 22 yaşımdayım. Ve ilk projem “Adını Sen Koy” ile oyunculuk hayatıma güzel bir giriş yaptım. Bizim bütün ajans Miss Turkey güzellerinden oluşuyor. Günlük dizi için biz de ilk başta biraz tereddüt ettik. Ama Yasin Soy’un ilk söylediği şey bu senin için çok iyi bir tecrübe olacak demesiydi. çünkü ben hiçbir şey bilmiyorum. Kamera ne, kameraya nasıl bakılır, nasıl oynanır, reji ne, ne yapıyor yani hiçbir fikrim yoktu. Günlük dizi dediğimiz gibi çok fazla tempolu. Bizim çok fazla sahnemiz olduğu için her gün her sahnede setteyiz. Her türlü sahneyi çekiyoruz. Senaryolar bize beş beş geliyor. Her beşlikte farklı bir duygu, farklı bir aksiyon, farklı bir olay oluyor. O yüzden biz de her şeyi çok fazla deneyimlemiş olduk. İki yılda gerçekten çok fazla sahne çektik, çok fazla çalıştık. Benim bir yılda öğrendiğim şeyler haftalık dizilerde neredeyse 2-3 yıla tekabül ediyor. Bu biraz da bizim çabamızla ilgili. Gerçekten ben de çok çabaladım, çok uğraştım. Oyunculuk konusunda sıfırdan başladım. Tabi ilk başta biraz zorlandım. İzmir’de yaşıyordum, İstanbul’a taşındım bu dizi için. Bütün hayatım değişti.

 

 

 

Peki, Miss Turkey’de üçüncü olduktan sonra hayattan ne gibi beklentileriniz vardı? Böyle kısa sürede bu duruma geleceğinizi düşünmüş müydünüz?

 

HAZAL SUBAŞI: Hiç düşünmedim, hiç hesaplamadım. Miss Turkey’e giriş hikayem de aslında biraz garip oldu. çok yakın bir arkadaşımın merakıyla başlayan bir şeydi bu aslında. Girdim, seçildim, kampa gittim, üçüncü oldum.

 

 

 

“ADINI SEN KOY İLE GüZEL BİR BAŞARI YAKALADIM”

 

Aslında son zamanlarda Türkiye’de bir ilke imza attınız. 1,68 boy ile Miss Turkey üçüncü güzeli olan tek kişisiniz değil mi?

 

HAZAL SUBAŞI: 2015’ten önce pek yoktu. Bir Gizem Karaca’yı hatırlıyorum. O da 1,69 boylarındaydı, ikinci olmuştu. Benim aslında boyum kısa olduğu için de hiç umudum yoktu ama sonra seçile seçile bir yerlere kadar geldim. Ben şu an hayatımdan çok memnunum. İyi ki başvurmuşum diyorum. çünkü Miss Turkey buna vesile oldu. Katılmasaydım ben hala okuyor ve İzmir’deki normal hayatıma devam ediyor olacaktım. Her şey bir anda gerçekleşti. Sonra da “Adını Sen Koy” ile güzel bir başarı yakaladım.

 

 

 

“BİRBİRİMİZİN HAYATI BİRLİKTEYKEN DAHA DA KOLAYLAŞTI”

 

 

 

 “Adını Sen Koy” sizin hayatınızı tamamen değiştirmiş diyebiliriz. çünkü bu sayede gerçek aşkı da yakaladınız... Erkan Meriç ile olan bu büyük aşk nasıl oldu, nasıl gelişti?

 

HAZAL SUBAŞI: Dizi başladığından beri çok yoğun çalışıyorduk. İkimiz başrol olduğumuz için çok fazla sahnemiz var, bütün sahnelerimiz neredeyse beraber, hep aynı yerdeyiz, hep aynı şeyleri yapıyoruz. Mesela şöyle ortak noktalar oluyor; her gün 20 saat aynı yerde çalışırken sıkıntılarımızda aynı oluyor, sevindiğimiz şeyler de aynı oluyor. Yani bütün duyguları beraber yaşıyorsunuz. Biz zaten en başından beri arkadaş olarak da çok iyi anlaşıyorduk.  Zamanla aramızda güzel ve farklı duygular başladı, şu an çok mutluyuz.

 

 

 

ERKAN MERİç: Ortak yönlerimizi fark ettik. Hoşlandığımız şeyler ya da tepki gösterdiğimiz şeylerin birbirine benzer özelikler taşıyor olmasıda ayrı güzel bir duygu. Ama gerçekten şunu da atlamamak lazım acaba dizi ortamı dışında bir yerde karşılaşsaydık böyle bir şey olur muydu bilmiyoruz. Biz bunu aramızda da konuştuk. Şu bir gerçek; “dizi aşkları gerçek oldu” muhabbeti gerçekten bir süre sonra kimi oyuncular için doğru olabiliyor. 15-20 saat sürekli gözünün içine bakıp bir karakteri canlandırıyorsunuz, gerçekten de o karakter belki de sizin içinize işliyor ve oradan bir etkileşim doğuyor. Senaryonun da etkisi var, zaman geçirmenin de bir etkisi var diye düşünüyorum. Karakterlerde birbirini çekiyor.

 

 

 

Peki, birbirinizin hangi özellikleri sizi daha çok etkiledi?

 

ERKAN MERİç: Hazal sade biri. Dizide de öyle çok doğal, sade bir karakteri canlandırıyor. Hazal’ın hayatı da aynı o şekilde. Ben de sakinim. Gerçi Hazal’ın İzmir’deki hayatını tam olarak bilmiyorum ama sakin bir kişiliğe sahip. Burada da aynı şekilde. Ben mesela yalnızlığı seven bir insanım. Şu an Hazal’da da onu görüyorum. Ortak noktalarımız aynı. Mesela, sette çok gürültü olduğunda bir anda birbirimize bakıyoruz. Bir anda oradan kaçmak istiyoruz; o da ben de… Yani bu tür ufak tefek şeylerle karşılaştıkça tabi insan ilgi odağı da oluyor. Aynı şeylerden hoşlanıyoruz, aynı şeylere aynı tepkileri veriyoruz.

 

 

 

HAZAL SUBAŞI: Biz zaten aslında çok zor bir iş yapıyoruz. Bulunduğumuz sektör zor. Bu benim ilk işim. Psikolojik olarak da zorlandım. Aslında birbirimizin hayatı birlikteyken daha da kolaylaştı. Psikolojik olarak birbirimize çok yardımımız oldu. İşimiz daha keyifli hale geldi gerçekten. Beraber oturup ezber yapıyoruz, ekstra daha çok vakit geçirmeye çalışıyoruz. Bu bence işe de biraz yansıdı açıkçası.

 

 

 

“BURADA İLK DEFA AçIKLIYORUZ ‘HAZER’ VAR”

 

Dizideki aşkın gerçek olması işi de pozitif yönde etkiledi diyebilir miyiz?

 

ERKAN MERİç: Şimdi zaten bizim izleyicilerimiz gruplar kurdular “HAZER” adında. “HAZER” var mı diye soruyorlardı. Evet burada ilk defa açıklıyoruz “HAZER” var. Onlar zaten bizdeki bu enerjinin, elektriğin farkına varıp bu yönde de bize çok yazılar, mesajlar, yorumlar atıyorlar. Onlar da yakıştırmışlar demek ki. Fanlarımız kafalarında bizi daha önceden birleştirdiler zaten.

 

 

 

“ERKAN YARDIMSEVER VE çOK İYİ NİYETLİ BİR İNSAN”

 

Peki, Erkan Meriç’in hangi özellikleri sizi daha çok etkiledi?

 

HAZAL SUBAŞI: Erkan çok yardımsever ve çok iyi niyetli bir insan. Kimin ne problemi olsa koşar. Benim de o sıralar gerçekten çok fazla yardıma ihtiyacım vardı. Bana çok yardımcı oldu. Yeni bir yere girdiğimde doğal olarak herkesi gözlemlemeye başladım kim ne yapıyor diye. Bu şekilde insanları daha iyi tanıyorsun. Erkan’ın da gerçekten çok hoşuma giden özellikleri oldu. İllaki her şeyi çözüyor. Bir şey mi oldu, bir şey mi yapılması gerekiyor hep onda onu gördüm. Asla gözüm arkada kalmadı. O halleder diye düşündüm. Bu çok önemli bir şey aslında.

 

 

 

“BERABER VAKİT GEçİRMEKTEN KEYİF ALIYORUZ”

 

Peki, ilişkinizle ilgili planlarınız var mı?

 

ERKAN MERİç: Daha bir yıl olmadı ilişkimiz. Her şey kısmet. Hayatın neler getireceğini bilmiyoruz. Ama şu an hiçbir problemimiz yok. Mutluyuz, beraber vakit geçirmekten keyif alıyoruz. Birbirimizin sıkıntılarını, dertlerini paylaşıyoruz, beraber gülüyoruz, beraber üzülüyoruz. Şu an hayatımız keyifli ama ilerisi için bir şey söylemek tabi ki zor.

 

 

 

Hazal Hanım, sizin için sektöre giriş çok hızlı olmuş ve güzel de bir elektriğiniz var hem de aşkı bulmuşsunuz. Peki, bundan sonraki beklentileriniz neler?

 

HAZAL SUBAŞI: Hep düşünüyordum geçen senelerde bu projeye başladığımda ilk 5-6 ay “İzmir’e dönmek istiyorum” diyordum. Aslında içten içe bu şekilde eski hayatımı çok özlediğimi düşünüyordum. Şu anda o evreyi geçtim. İlk süreçte bunu kabullenememiştim. Sanki bu bir süreçti, bir kampa gelmiştim geri dönecekmişim gibi hissediyordum. Artık kabullendim İstanbul’da yaşıyorum, İstanbul’da çalışıyorum. Şu an hayatım o yüzden bir düzene oturmuş durumda. Bir anda böyle bir şey olduğu için eğitim alma fırsatım olmadı. Ne bir diksiyon eğitimi, ne şan eğitimi, ses kullanma eğitimi gibi üstüne bir de oyunculuk eğitiminin hiçbirini almadım. Eğitim şart. çünkü özgüvenim için bu gerekli. Farklı bir dizide farklı bir rol alabilirim. Ben şu an 1,5 yıldır Zehra karakterini canlandırıyorum. Zehra karakterini içim rahat edecek kadar artık yaptığıma inanıyorum. çünkü Zehra karakterini de öğrendim; neye, nasıl tepki verir, ne yapar diye. Bir karakteri çözümleme sürecimiz oluyor tabi ben çok yeni olduğum için bu biraz uzadı. Ama şimdi bu diziye devam edecek olsam da farklı bir projeye devam edecek olsam da bence eğitim almam gerekiyor. Kendimi biraz eksik hissediyorum. Belki de gözle görünen bir şey olmadı. İzlediğinizde beğeniyor olabilirsiniz ama ben aslında içten içe kendimi eksik hissediyorum. O yüzden gerekli eğitimleri almam gerekiyor. özgüvenim için ilk önce bu konuda istediklerimi yapmak istiyorum. çünkü bu işe devam etmek istiyorum şu anda. öyle olursa da bütün gerekliliklerini yerine getirmem gerekiyor. Bu işin matematik kısmını yani kamera kısmını daha çok öğrendim. Oyunculuk kısmını dediğim gibi Zehra karakteri üzerinden öğrendim. Şimdi bana tam tersi bir karakter gelebilir çok farklı şeyler olabilir. Ben orada ne yapacağımı şaşırmak istemiyorum.

 

 

 

ERKAN MERİç: Eğitim gerçekten çok önemli bir şey. Ama pratik de bir o kadar önemli. Yani ikisi olmadan olmuyor. Eğitim alıp da seni tekrar oraya attıklarında teorisini biliyorsun ama pratiğini bilmiyorsun. Pratik de yapa yapa öğreniliyor. Buna aynı zamanda okul da diyebiliriz. Kameranın karşına çıkmak, televizyonda olmak her gün yeni bir bölüm çekmek, farklı hocalarla çalışmak da eğitimin bir parçası bence. Araba sürmek gibi…

 

 

 

ünlü isimlerinin çoğunun fanları var. Sizin de çok fazla sayıda fanlarınız var ama sizinkiler biraz daha farklı. çok aktifler ve size çok bağlılar. Bunu biraz anlatır mısınız?

 

ERKAN MERİç: Bunu her yerde söylüyoruz televizyonlarda da söyledik. Fanlarla diyaloğumuz çok başka. Gerçekten bizleri ailelerinden bir parça olarak görmeye başladılar. Küçüklerimiz abisi olarak, annelerimiz babalarımız oğulları olarak görmeye başladılar. Kucağında çocuklarla, kocasıyla sete gelenler var. Hepsi bizler için çok değerli. Bizim bu elektriğimizi, enerjimizi aldılar ve onlara karşı da o sıcaklığımızı hissettiler. Nasıl onlar o şekilde bizleri ailelerinin bir parçası olarak görüyorlarsa biz de onları o şekilde görüyoruz. Bunun yansımış olmasından dolayı çok mutluyuz.

 

 

 

HAZAL SUBAŞI: Bence bu dizinin bu şekilde bir ivme yakalaması samimiyetle ilgili. Sette olan samimiyet, fanlarla olan samimiyet, onların arasındaki samimiyet, fanların kendi aralarındaki samimiyetler… Fanların şehirler arası Whatsapp grupları var. Bunun üzerinden farklı şehirlerden konuşuyorlar, belirledikleri ortak yerlerde buluşuyorlar. Belki biz de bu şekilde bir şeylere vesile olmuşuzdur. Ama büyük arkadaşlıklar kurulduğunu biliyoruz.

 

 

 

ERKAN MERİç: Şimdi biz bazen sosyal medyada canlı yayın yaptığımızda sorular geliyor “Ne yemek seversiniz?” diye. Ben sarma severim, dolma severim falan diyorum. Mesela dışarıda ara verdiğimiz zaman bir bakmışız ablalarımız, annelerimiz ellerinde sarmalar, börekler, baklavalar, dolmalar, kahvemize, fıstığımıza kadar düşünmüşler kapımıza kadar geliyorlar. Geçen bir ablamız Almanya’dan gelmiş. O kadar takip ediyorlar ki bir not defteri vardı elinde birine selam gönderecekti. Not defterini açtı bir baktım ki senarist şu, yönetmen bu gibi oraya kadar gidip görüşmeyi göze almış. Artık senaryonun yönünü mü değiştirmek istiyorlar ne yapıyorlar oraya kadar etki edecek şeyleri var.:) Bir tane ablamız ilk benimle fotoğraf çekilir misiniz dedi. çünkü bilet almış Amerika’dan gelmiş. Onun dışında Almanya’dan, Azerbaycan’dan gelenler var. Kanalı, bizleri, yapımcıları o kadar çok yoğun baskı altına alıyorlar ki çok büyük bir güçleri var. Hem bizim için hem kendileri için çok güzel şeylere vesile olmaya çalışıyorlar. Yani fanlarımızın birçok şeye etkileri var diye düşünüyorum ben.

 

 

 

Peki, sizin fanlarınızla bu şekilde ilginç anılarınız var mı Hazal Hanım?

 

H.S.: Bazen komik şeyler oluyor. Hepsini çok seviyorum, gerçekten çok tatlılar. Bazen dış çekimlerimiz oluyor mesela Beykoz’da veya Kartal sahilde diyelim. Dış çekim yaptığımız günün birinde bir teyze ile amca gelip fotoğraf çekilmek istediler. çekildik ve onlar gittikten sonra başka bir amca geldi ve benimle de çekilir misin diye rica etti. Kendi telefonu yokmuş diğerlerinin telefonundan çektirdi sonra da gitti. Yani bir yerde benimle bir fotoğrafı var ama nerede kimse bilmiyor.:) Böyle komik şeyler oluyor.

 

 

 

E.M.: Geçenlerde Mardin’den bir abimiz gelmiş. Sizi çok seviyoruz ne olursunuz bir görüntülü arama yapalım dedi. O görüntülü aramada karşı tarafta belki de 50-60 kişi vardı. Eve dev ekran kurmuşlar diziyi izlemek için. Projeksiyonla diziyi izliyorlar.

 

 

Fotoğraf: Mertcan Alşahin

 

Mekan: Movenpick Hotel İstanbul Golden Horn