İnsanların Yüreğine Dokunan Şarkılar Her Zaman Kalıcı Olur

İnsanların Yüreğine Dokunan Şarkılar Her Zaman Kalıcı Olur İnsanların Yüreğine Dokunan Şarkılar Her Zaman Kalıcı Olur

Avukat ve Şarkıcı Özkan Yıldırım, albümlerini ve müzik hayatına dair bilinmeyenleri Klass’a anlattı..

Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra bir süre hakimlik ve savcılık görevlerinde bulunan özkan Yıldırım, müzik aşkı için serbest avukatlığa geçip farklı bir yol tercih etmiş. Birbirinden ayrı uç noktalarda bulunan meslekleri bir arada devam ettiren başarılı Avukat ve Şarkıcı özkan Yıldırım, yaşanmışlıklarını notalarla buluşturarak müziklerine can veriyor. Hayata geçirdiği eserler ile insanların yüreğine dokunan bir sanatçı olmayı hedeflediğini belirten özkan Yıldırım, müziğe olan aşkını, albümlerini ve meslek hayatına dair bilinmeyenleri Klass’a anlattı.

 

 

“Müzik ile hukuk benim hayatımda Atlas Okyanusu ile Akdeniz’in suları gibidir… Nasıl ki Atlas Okyanusu ile Akdeniz’in suları birbirine karışmıyorsa ben de hukuk ile müzik yaşamımı birbirine karıştırmam.”

 

özkan Bey, birbirinden çok uç noktalarda bulunan iki mesleği bir arada gerçekleştiriyorsunuz. öncelikle asıl mesleğiniz olan avukatlık hayatınıza nasıl başladığınızı ve müzikle nasıl tanıştığınızı öğrenebilir miyiz?

Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra 1994 yılında Adalet Bakanlığı’nın açtığı hakimlik-savcılık sınavlarını kazandım. 1994 yılından 2002 yılına kadar İzmir Hakim Adayı, Rize Pazar Hakimliği, çorum-Laçin Hakimliği ve kısa sürede çayeli Başsavcılığına vekalet ettim. Bu zamana kadar müzik benim her zaman hayatımda vardı. İlkokulda özel günlerde, üniversitede de gençlik konserlerinde şarkılar söylerdim. 2002 yılının temmuz ayında bir yol ayrımına geldiğimi düşündüm ve Adalet Bakanlığı’ndaki görevimden ayrıldım. İzmir Barosu’nda avukat olarak görevime başladım. Ondan sonra müzik tutkuma devam ettim. İzmir Radyosu sanatçılarından şan dersleri almaya başladım. 2007 yılından 2008 yılına kadar bu şekilde devam etti. 2009 yılında da ilk eserlerimi bestelemeye başladım. 2010 yılında İstanbul’da albüm çalışmasına girdik. Toplamda 6 şarkının bulunduğu ve üçünün söz-müziği bana ait olan “Teselli” albümümü yaptım. 2011 yılında “Teselli”, 2012 yılında “Git Deme”, 2013 yılında da “Malatyalı Güzel Yarim” şarkılarıma klip çektim. 2015 yılında da pop-alaturka tarzında “Ambulans” adında bir eser yazdım. Ona da nasip olursa klip çekeceğim.

 

Sanat hayatınız için hakimliği bıraktınız. Bu kararı nasıl verdiniz?

Hukukçu kişiliğim devam edecekti, onu kaybetmeyecektim. Fakat Adalet Bakanlığı’ndaki görevime devam etseydim sanata olan yakınlığımdan dolayı soruşturma geçirirdim. Ve kuvvetli muhtemel meslekten ihraç edilirdim. çünkü şarkı söylemek hakimlik ve savcılıkla bağdaşmayan meslekler arasında yer alıyor. Şu anda avukatlık mesleğime devam ediyorum. Herhangi bir yerde sahne almıyorum. Mesela kıymetli bir dostumun düğünü oluyor veya arkadaşımın oğlunun sünneti oluyor, festivaller oluyor. Bu şekilde sahne alıyorum.

 

“HUKUK İLE MüZİĞİ BİRBİRİNE KARIŞTIRMAM”

Şarkıcılığı profesyonel olarak da yapmayı düşünüyor musunuz?

Sahne teklifleri geliyor ama benim düşüncelerimi durduran nokta, sahne yaparsam avukatlığı bırakırım. çünkü müzikle hukuku bir arada ancak bu kadar götürebiliyorum. Sahnede olmak bana çok da cazip gelmedi. Benim anladığım müzik tarzı paradan ibaret değil. Benim bestekar bir tarafım da var, eserlerim bana ait. Şu an 30’a yakın bestem var. 2019 yılında ikinci albümüme başlayacağım. Müzik benim için bambaşka bir duygu. Hobi olarak bu işi yapıyorum. Görsel olarak televizyonlarda ve dergilerde yer alarak müziklerimin tanınması ve dillerde dolanması beni tatmin ediyor. Ceza hukuku alanında tanınan bir avukatım. Bu şekilde kendi yaşamımı devam ettirebiliyorum. Tabi müzik hayatında olmamdan dolayı çok fazla müvekkilimi de kaybettim. çünkü ikisi çok uç noktalarda olan meslekler. Mesela müzik öğretmenisinizdir, radyocusunuzdur, barınız vardır, müzik aletleri satarsınız ya da medyanın içerisindesinizdir. O zaman şarkı söylemek kolay olur. Ama avukatlık ile şarkıcılığı aynı anda yapmanın zararı bana çok oldu. En yakın arkadaşım türkü söylüyorum diye bana dava getirmedi. Bizim insanımızda; ‘sanata ağırlık verirse davaları takip edemez’ algısı var. Müzik ile hukuk benim hayatımda Atlas Okyanusu ile Akdeniz’in suları gibidir… Nasıl ki Atlas Okyanusu ile Akdeniz’in suları birbirine karışmıyorsa ben de hukuk ile müzik yaşantımı birbirine karıştırmam.

Devamı ve daha fazlası Klass Magazin Ocak sayısında..