Hayatımdaki Önceliklerim Ailem, Sağlığımız, Sevgimiz ve Aşkımız

Hayatımdaki Önceliklerim Ailem, Sağlığımız, Sevgimiz ve Aşkımız Hayatımdaki Önceliklerim Ailem, Sağlığımız, Sevgimiz ve Aşkımız

Burcu Ziyal annelik duygusunu, yeni iş girişimini ve hayattaki önceliklerini Klass’a anlattı...

Sosyal yaşam dünyasının güzel isimlerinden Batik Yönetim Kurulu Başkanı Emre Ziyal’in güzel ve zarif eşi Burcu Ziyal, şu sıralar hayatının büyük bir bölümünü sekiz aylık bebeği Mina’ya ayırıyor. Hayattaki en önemli önceliği olan kızı için mutlu ve sağlıklı bir yaşam hedefleyen Burcu Ziyal’in şu sıralar diğer bir odak noktası da üretimini gerçekleştirdiği portatif bebek yatakları. Bebeği olan bir kadın olarak bu konuda ciddi bir açık olduğunu ve bu soruna çözüm getirdiğini belirten Burcu Ziyal ,The Sofa Otel’de gerçekleşen ve tüm güzelliği yansıyan çekim eşliğinde sorularımızı yanıtladı. Burcu Ziyal, annelik duygusunu, yeni girişimini, hayata bakış açısını ve kendisi hakkında merak edilenleri Klass okurları için anlattı.

 

“Eşim Emre de ben de omuzlarımızdaki sorumluluğun fazlasıyla farkındayız. çok doğru anne-baba olmak istiyoruz. Tabi ki de dört dörtlüğüz diyemem. İlk ebeveynlik deneyimimiz ve illaki hatalarımız oluyordur. Ama şimdiye kadar geçen süreci çok güzel atlattık bundan sonrası için dileğim de umarım her şey yolunda olur. Umarım Mina sağlıklı ve mutlu bir çocuk olarak büyür ve iyi bir yetişkin olur.”

 

“Bebeğin gittiği yerde güvenli bir şekilde uyumaya da ihtiyacı var. Araştırmalarım sonucunda gördüm ki bebekler için sırtına alıp rahat taşıyabileceğin portatif yataklar yok. Bunun bu konuda ciddi bir açık olduğunu düşündüm. öyleyse ben üretmeliyim diye düşündüm. Sırtımıza alıp rahatlıkla taşıyabileceğimiz, gittiğimiz yerde bebeğimizin konfor içinde olacağı bir yatak tasarladık. çok yakında ebeveynlerin beğenisine sunacağım.”

 

“Eşim Emre ve ikizi Emir bir restoranımızın olmasını çok istiyordu. İkisinin de 17-18 yaşından beri tek en büyük arzuları buymuş. Ortak sohbetlerimizde konu bir şekilde restoran açma fikrine geliyordu ve bende kendilerine açmaları konusunda telkin de bulunurdum. çünkü keyif alacakları ve mutlu olacakları bir iş ve bence kesinlikle yapmalılar diye düşünüyordum.”

 

“Ama çok şükür ki normal doğum yaptım ve normal doğumda zaten aldığım kilonun yarısını verdim. Hastaneden çıktığımda 10 kilo fazlam vardı. O kilolar da zamanla üç dört ayda gitti.”

 

“Asla giyinmem dediğim şeyler de olmadı. örneğin; dekolte yakışırsa giyerim, cesur bir şekilde de kullanabilirim. Ama abartı bir parçayla diğer abartılı parçayı birbiriyle kombinlemem. Eğer abartı bir şey kullanıyorsam basic bir parçayı da üstünde kesinlikle bulundururum.”

 

“Ailemle birbirimize olan sevgimiz, eşimle birbirimize duyduğumuz aşk beni mutlu bir insan olarak kılıyor. Hayatta hiçbir zaman materyallere tutunan bir kişi olmadım. Beni bu hayatta giydiğim bir kıyafet yada sahip olduğum bir eşya mutlu etmez. Hayatımdaki önceliklerim ailem, sağlığımız, sevgimiz ve aşkımız…”

 

Burcu Hanım, geçtiğimiz yılın son ayında minik kızınız Mina’yı kucağınıza aldınız. Peki, anne olmak Burcu Ziyal’de neler değiştirdi?

Anne olduktan sonra artık en çok çocuğu için yaşayan bir insan oldum. Hem eşim hem de benim hayatımız minik bebeğimiz oldu. Hayat döngümüz bebeğimizin üzerine kurulu. Her zaman için önceliğimiz Mina. Tabi ki kendimize vakit ayırıyoruz ama bebeğimizin hayatı çok daha önemli. çünkü hayata bir can getiriyorsunuz ve artık o canın bütün sorumluluğu sende oluyor. Sen olmazsan yaşayamaz. Sen bakmazsan sağlıklı olamaz. O yüzden eşim Emre de ben de omuzlarımızdaki sorumluluğun fazlasıyla farkındayız. çok doğru anne-baba olmak istiyoruz. Tabi ki de dört dörtlüğüz diyemem. İlk ebeveynlik deneyimimiz ve illaki hatalarımız oluyordur. Ama şimdiye kadar geçen süreci çok güzel atlattık bundan sonrası için dileğim de umarım her şey yolunda olur. Umarım Mina sağlıklı ve mutlu bir çocuk olarak büyür ve iyi bir yetişkin olur.

 

“İLK DöNEMLERİMİZDE ANNE-BABA OLARAK KIZIMIZA SADECE BİZ BAKMAK İSTEDİK”

Anlattıklarınızdan Emre Bey’in de iyi bir baba ve destek bir eş olduğunu anlıyoruz…

Emre gerçekten iyi bir baba. Bana Mina dünyaya geldiği ilk günden beri çok destek oldu.  Geceleri çok yardım etti. Mina’ya birebir baktığı günlerde oldu. çünkü Mina Amerika’da doğdu ve ilk dönemlerimizde anne-baba olarak kızımıza sadece biz bakmak istedik. Bir yardımcı ya da dadı almadık. Mina ile yeni yaşamımıza üçümüz başlamak istedik. çekirdek ailemizin ilk aylarını bir arada geçirmenin mutluluğunu yaşadık. Bu arada benim biraz da kıskanç bir yönüm vardır. çocuğuma başkası bakar da onu sever gibi minik endişelerim vardı. İsterim ki çocuğum beni benimsesin, babasını benimsesin…:)

 

Kış sezonunu kızınızla birlikte sakin bir şekilde geçirdiniz. Ama yaz sezonuyla birlikte iş hayatında yeni adımlar atmaya başladınız. Burcu Ziyal iş hayatına hangi sektörden adım atıyor?

Artık kendi işimi kurdum. Portatif bebek yatakları yapıyorum, bir ortağım var. Daha çok yeniyiz ve ürünümüze güveniyoruz. İnşallah çok güzel yerlere gelecek.

 

Marka adı nedir?

Markamızın şu an tescil aşamasındayız. O yüzden ismini veremiyorum. Ama her şeyi bizzat kendim yapıyorum. üretim ayağından tüketiciyle buluşmasına kadar tüm detaylarla yakından ilgileniyorum. Güvendiğim bir proje ve bu projeyi şansa bırakmayı istemiyorum. O yüzden tüm detaylarıyla keyifle ilgileniyorum.

 

“SIRTIMIZA ALIP RAHATLIKLA TAŞIYABİLECEĞİMİZ, GİTTİĞİMİZ YERDE BEBEĞİMİZİN KONFOR İçİNDE OLACAĞI BİR YATAK TASARLADIK”

Genelde anne olan ünlü kadınlar ağırlıklı olarak bebek kıyafeti üzerine yatırımlar yapıyorlar. Ama siz oldukça farklı bir ihtiyaçtan yola çıktınız. Bu fikrin çıkış kaynağı ne oldu?

Açıkçası ben zevkten daha çok ihtiyaçtan dolayı bu yola çıktım. Bebekleri büyük pusetlerle bir yerden bir yere taşımak çok zor. Zaten araba koltuklarımızı hepimiz kullanıyoruz, en güvenilir şekilde olduğu için tercih ediyoruz… Ama anneme, kayınvalideme gittiğimde o arabaları taşımak inanın çok zor. Ama bebeğin gittiği yerde güvenli bir şekilde uyumaya da ihtiyacı var. Araştırmalarım sonucunda gördüm ki bebekler için sırtına alıp rahat taşıyabileceğin portatif yataklar yok. Bunun bu konuda ciddi bir açık olduğunu düşündüm. öyleyse ben üretmeliyim diye düşündüm. Sırtımıza alıp rahatlıkla taşıyabileceğimiz, gittiğimiz yerde bebeğimizin konfor içinde olacağı bir yatak tasarladık. çok yakında ebeveynlerin beğenisine sunacağım. Dediğim gibi bu benim eksiğimdi. çok aradım bulamadım, hep büyük yataklar var. Taşınamayacak materyalli olan yataklar. Tasarladığım yatak; direkt sünger, kapanabiliyor, açılabiliyor. Sinekliğine kadar her detayı düşündüğümüz gerçekten ebeveynlere büyük konfor sağlayacak bir ürün.

 

Peki bu markayla nasıl bir satış satış stratejisi izleyeceksiniz?

Şu an da satış noktalarına pazarlamayı düşünüyorum. Kendim bir yer açmak değil de satış noktalarıyla anlaşıp o şekilde pazarlamayı düşünüyoruz ürünümüzü.

 

“OLMAYAN BİR ŞEYİ VAR ETMEYE çALIŞIYORUM”

Bir marka ve yepyeni bir ürün ortaya koymak zor bir süreç olsa gerek…

Kesinlikle zor bir iş. çünkü çok ince detayları var. Bir fikir koyuyorsunuz ortaya ve bu fikirden çıkan sonucun iyi olması gerekiyor. İşin üretim kısmı benim himayemde olduğu için her detayıyla birebir ilgileniyorum. Sonuçta en değerli varlıklarımız bebeklerimiz için üretim yapacağım. Hiçbir önemli detayı atlamamak lazım. Sonuçta olmayan bir şeyi var etmeye çalışıyorum.

 

Yaz sezonu Ziyal ailesi içinde hareketli başladı, Bodrum’da en son bir restoran da açtınız…

Eşim Emre ve ikizi Emir bir restoranımızın olmasını çok istiyordu. İkisinin de 17-18 yaşından beri tek en büyük arzuları buymuş. Ortak sohbetlerimizde konu bir şekilde restoran açma fikrine geliyordu ve bende kendilerine açmaları konusunda telkin de bulunurdum. çünkü keyif alacakları ve mutlu olacakları bir iş ve bence kesinlikle yapmalılar diye düşünüyordum. Bu yaz çok şükür gençlik hayallerini gerçekleştirdiler. Bodrum Palmarina’nın içinde açtık mekanımızı. Tike gerçekten çok keyifli ve lezzetli bir mutfağıyla hizmet veren bir mekan oldu. Şu an Emre haftanın beş gününü İstanbul’da iki gününü ise Bodrum’da geçiriyor. çok yoğun bir tempoda çalışıyor ama içinde bulunduğu süreçten çok mutlu. 

 

Sosyal yaşam dünyasının hoş ve güzel kadınlarından birisisiniz. Kısa süre önce doğum yaptınız ama hala eskiden olduğu gibi fitsiniz. Nasıl bu fiziğe kavuştunuz?

Hamilelik sürecinde aslında 20 kilo aldım. Başlarda çok iyi gidiyordu ama son iki ayda 9-10 kilo aldım. Sanırım Amerika’da da olduğum için üzerimde bir rahatlık vardı. Nasıl olsa kimse beni görmeyecek, duymayacak diye daha rahat davrandım.:) Ama çok şükür ki normal doğum yaptım ve normal doğumda zaten aldığım kilonun yarısını verdim. Hastaneden çıktığımda 10 kilo fazlam vardı. O kilolar da zamanla üç dört ayda gitti. Ama bence hala iki kilo kadar fazlam var. O da zaten tartıda sürekli değişkenlik gösteriyor. çok takmıyorum diyebilirim.:)

 

“AYAKKABIM ABARTILIYSA ELBİSEM VEYA TAKIMI DAHA BASİC TUTUYORUM”

Şık moda tercihleri yapan ve yerine göre giyinen bir kadınsınız. Peki stilinizi nasıl tanımlarsınız?

Moda konusunda özgürlükçü bir yapım vardır. çok belli şeylere hiçbir zaman bağlı kalmadım. Her zaman kendime yakışanı tercih ettim. Asla giyinmem dediğim şeyler de olmadı. örneğin; dekolte yakışırsa giyerim, cesur bir şekilde de kullanabilirim. Ama abartı bir parçayla diğer abartılı parçayı birbiriyle kombinlemem. Eğer abartı bir şey kullanıyorsam basic bir parçayı da üstünde kesinlikle bulundururum. Yani match etmek benim için önemli. Modada mutlaka ortayı bulurum. çok avam parçaları da sevmediğim için, ayakkabım abartılıysa elbisem veya takımı daha basic tutuyorum. O dengeyi öyle kurup yoluma devam ediyorum. Sanırım bu da dengeli şıklık sunmamda etkili oluyor.

 

Peki gardırobunuzun vazgeçilmezleri neler?

Kesinlikle kot pantolonlarım ve tişörtlerim… En kolay giyip çıktığım kıyafetlerdir. çünkü davetler ve iş hayatımın dışında çok basic yaşayan biriyim. Makyaj günlük hayatımda çok yapmam. Bir göz kalemi ve rimel ile dışarı çıkarım ve en çok kotum, spor ayakkabılarım, tişörtleri veya gömleklerimle hayatımı sürdürüyorum diyebilirim. Davetlere ise gerektiği özeni gösteririm.

 

“YENİ TASARIMCILARIN KREASYONLARINA GARDIROBUMDA YER VERMEYE çALIŞIYORUM”

Giydiğiniz kıyafetlerden modayı iyi takip ettiğiniz görüyoruz. Peki son dönemdeki favori markalarınız ve tasarımcılarınız kimler?

Alexander Mcqueen tasarımlarını çok beğeniyorum ve keyifle giyiyorum. Celine çok sevdiğim bir marka. Gucci’yi çok sevmeme rağmen açıkçası artık sıkıldım. çünkü etrafımızda birçok kişi tercih ediyor ve herkesle aynı giyinmek istemiyorum. O yüzden daha farklı markalara yöneliyorum. Son zamanlarda çıkan yükselişe geçen çok güzel markalar var. Onların tasarımları beni çok heyecanlandırıyor. Modada yeni olanı seven bir yapım var. Yeni tasarımcıların da kreasyonlarına gardırobumda yer vermeye çalışıyorum.

 

Batik’in koleksiyonlarını nasıl buluyorsunuz?

Türk markaları arasında tabii ki de Batik öncelikli tercihim. Kendi markamız diye söylemiyorum. Gerçekten çok başarılı olduğunu düşünüyorum ki şu son iki senedir özellikle vizyonumuzu, misyonumuzu ve çizgimizi çok değiştirdik. Müşterilerimizden de sağ olsunlar güzel geri dönüşler alıyoruz. çok olumlu geri dönüşümlerimiz var. O yüzden mutluyuz, keyfimiz yerinde.

 

HAYATIMDAKİ öNCELİKLERİM AİLEM, SAĞLIĞIMIZ, SEVGİMİZ VE AŞKIMIZ

Peki birazda hayata bakış açınızdan bahsedersek, sizi hayatta neler mutlu eder?

Benim hayattaki en büyük önceliğim sağlık. çocuğumun, eşimin ve tüm ailemin sağlığını çok önemserim. Sağlık olduğu sürece başınıza ne gelirse gelsin el ele verir halledersiniz. Daha sonra sevgisiz bir yaşam düşünemiyorum. Ailemle birbirimize olan sevgimiz, eşimle birbirimize duyduğumuz aşk beni mutlu bir insan olarak kılıyor. Hayatta hiçbir zaman materyallere tutunan bir kişi olmadım. Beni bu hayatta giydiğim bir kıyafet yada sahip olduğum bir eşya mutlu etmez. Hayatımdaki önceliklerim ailem, sağlığımız, sevgimiz ve aşkımız…

 

Sportif bir insan mısınızdır?

Haftada üç gün spor yaparım. Tenis oynamayı çok severim. özel bir tranier hocam var ve onunla çalışıyoruz. Haftanın bir günü pilates yapıyorum. Günlük hayatımda da zaten koşturmaca içinde olduğum için zaten sıkı yürüyüş yaptığımı söyleyebilirim.

 

Peki bu yazı nasıl geçiriyorsunuz, önümüzdeki Kurban bayramın de var mı yurtdışı seyahatleriniz?

Bu yaz Emre’nin işinden dolayı ağırlıklı olarak Bodrum’dayız. Ama çok sevdiğimiz bir arkadaş grubumuzla birlikte bir Mikonos turumuz var. Birçok programımız vardı normalde ama hepsi yarım kaldı veya iş yoğunluğundan dolayı yapamadık. Ama önümüzdeki bayram da Mikonos planını hayata geçirmeyi düşünüyoruz.

 

Seyahat etmeyi sever misiniz?

çok seviyoruz, sene de 3-4 ülke kesin görmeye ikimiz de özen gösteriyoruz.

 

“EMRE DE BEN DE ŞIK BİR TATİLDEN ZİYADE SIRTIMIZA çANTAMIZI ALIP GEZMEYİ DAHA çOK SEVİYORUZ”

Daha çok keşfetmek amaçlı mı, yoksa eğlence amaçlı mı seyahatlerinizi yaparsınız?

Kesinlikle keşfetmek amaçlı gidiyoruz. Oranın kültürünü, hayatını, yaşam biçimlerini bizzat görüp öğrenmekten keyif alıyoruz.  Gittiğimiz ülkelerde yaşayan insanların neyle beslendikleri, nasıl yaşadıklarını gerçekten merak ediyoruz. Emre de ben de şık bir tatilden ziyade sırtımıza çantamızı alıp gezmeyi daha çok seviyoruz. Gittiğimiz yerlerde yürüyerek, insanlarıyla temas kurarak orayı özümsüyoruz. Ne yaptıklarını, nelere taptıklarını, nelerden keyif aldıklarını öğreniyoruz. çünkü dünya yüzeyinde yaşayan birçok farklı kültür var. Her biri ayrı bir hikaye. Onları okumaktan ziyade yaşayarak öğrenmek daha bir keyif veriyor.

 

Peki bebeğiniz doğduktan sonra onu da seyahatlere dahil ediyor musunuz?

Şu an da küçük olduğu için çok bir şeye dahil edemiyoruz. Şimdilik  bir tek Bodrum’a geldi. Yakında bir de tekne seyahatimiz olacak. çok uzaklara gitmeden onu da deneyelim diyoruz. Bakalım nasıl bir tepki verecek? Onun tepkilerine göre herhalde yolumuzu çizeriz.

 

Peki en çok beğendiğiniz şehir ülke nedir?

Ben Bangkok’u çok beğendim, herkese çok temiz gelmese de bana göre çok değişik bir ülke. İnsanları çok farklı, yaşam biçimleri çok farklı, çok beğendim. Bangkok’da yaşamak istemem ama sosyal yaşantısı olarak, insanları olarak, kültür olarak bana çok farklı gelmişti.

Fotoğraflar: Uğur Atun

Mekan: The Sofa Hotel İstanbul