Hayatı Fazla Ciddiye Almayın Ama İz Bırakacak Gibi Yaşayın

Hayatı Fazla Ciddiye Almayın Ama İz Bırakacak Gibi Yaşayın Hayatı Fazla Ciddiye Almayın Ama İz Bırakacak Gibi Yaşayın

Yrd. Doç. Dr. Fatoş Altınbaş Sarıgül akademik kariyerini taçlandırdığı kitabının hikayesini ve hayata bakış açısını Klass’a anlattı...

Fatoş Altınbaş Sarıgül genç yaşına rağmen üstlendiği birçok kimlikle hayata iz bırakmak üzere yaşayan bir kadın. Akademik kariyerini son olarak "Bir Dönüşüm Hikayesi Kapalıçarşı'da El Yapımı Mücevher Ustaları" kitabı ile taçlandırarak doktora tezini tamamlayan Yrd. Doç. Dr. Fatoş Altınbaş Sarıgül, ayrıca sosyal yaşam dünyasındaki renkli ve yardım sever kimlikleri ile de yaşamına değer katan bir karakter. Dünya güzeli iki kız annesi olan Sarıgül, tüm güzelliğini yansıttığı fotoğraf çekimi eşliğinde yeni kitabını, akademik kariyerini, sosyal sorumluluk çalışmalarını, anneliğini ve hayata bakış açısını Klass’a anlattı.  

 

 

“Türkiye’deki mücevher tasarımı Kapalıçarşı odaklı gerçekleşmekteydi. Tasarımcılar ise genel olarak Ermeni kökenli sanatçılardan oluşmaktaydı. İki yıllık bir süre boyunca yaklaşık her hafta Kapalıçarşı’daki el yapımı mücevher atölyelerini ziyaret ettim. üretim şartlarını, üreticileri, ustaları, kalfaları, çırakları antropolojik yöntemlerle gözlemledim, onlarla sohbetler ve anketler gerçekleştirdim.”

 

“Ailem her zaman akademik çalışmalarımın arkasında oldu. Fakat araştırmamı yaparken objektif bir akademisyen olabilmem için bu desteği almamam gerekiyordu. Görüşme yaptığım kişilere etik olarak kimliğimi açıklama zorunluluğum olsa da, o an orda bir bilim insanı olarak bulunduğumu da vurguladım.”

 

“Derneğimiz inşa etmekte olduğu Bağcılar Engelli Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezi’nin inşaatına devam ediyor. Hedefim en kısa zamanda binamızı tamamlamak ve engelli çocuklarımıza fayda sağlar hale getirmek. En yakın projemiz ise Türkiye’nin ünlü tasarımcılarından Cengiz Abazoğlu ile birlikte organize ettiğimiz defile.”

 

“çocuklarımı yetiştirirken onların hayatlarında özgür seçimler yapabilmelerine olanak tanımak istiyorum. Benim için en önemlisi özgüvenli, aktif, sosyal çocuklar olmaları. Ben anneleri olarak kendilerini geliştirmeleri için imkanlar sunuyorum. Fakat zorlamam söz konusu olmaz.”

 

“Tarzım yaşla birlikte gittikçe sadeleşti ve oturdu diyebilirim. Klasik parçalara daha çok ağırlık veriyorum, açık renkleri seviyorum. Gardırobumun vazgeçilmez markası Elie Saab. Onun dışında vazgeçemeyeceğim bir marka yok. Her markayı da giyebilirim.”

 

“Hayatı fazla ciddiye almayın ama iz bırakacak gibi yaşayın” diyenlerdenim. Ben her zaman hayata niye geldiğimizi sorgulayarak yaşadım. Bir sebebi olmalı, birilerinin hayatına dokunmalı, anlamlandırabilmek için sevgiyle sarmalanmalı…”

 

Fatoş Hanım ilmek ilmek ördüğünüz akademik kariyerinizi kısa süre önce "Bir Dönüşüm Hikayesi Kapalıçarşı'da El Yapımı Mücevher Ustaları" adlı kitapla taçlandırdınız. öncelikle bu kitabınızın doğuş hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?

Aile işimiz olması nedeniyle, mücevherdeki dönüşümü daha yakından izleme şansım oldu. Mücevher tasarımları hızla değişiyor, eskinin komplike ve çok ince işlenmiş zarif yapıtları, daha yalın ve yuvarlak hatlı yapıtlarla yer değiştiriyor, büyük sermayeli yerli şirketlerin mücevher işine girişiyle birlikte mücevher, orta sınıfların da erişebildiği bir ürüne dönüşüyor, çin’in mücevher kesiminde ve mıhlamasında makineleşmesiyle birlikte, daha “ready made” bir yapıya evriliyordu. Tasarımların gerilemesindeki temel etken, ilerleyen teknoloji ve bilgisayar desteği ile, kesimlerin merkezi atölyelerde çok adetli olarak yapılması gibi görünüyordu. Böylelikle birim başına üretim maliyeti düşüyor, dolayısıyla bu ürünler tüketicilere de daha uygun fiyatlarla sunuluyordu. Bu da yerel üretimlerin, küresel üretimlere oranla fiyat rekabeti yapmalarını olanaksızlaştırıyor ve böylece yerel tasarımları piyasadan çekiyordu. Oysa kültürel çeşitliliği ve farklı estetik değerleri yerel tasarımlar üretiyordu. Sonuç mücevher tasarımlarının sanatsallığının gerilemesi oldu.

Bir antropolog/sosyolog olarak, bu durumun Türkiye’deki gelişimini bilimsel olarak incelemeye karar verdim. Bu kitap tüm bu çalışmaların analizinden oluşuyor diyebilirim.

 

Kitap hazırlık süreci aynı zamanda bir deneyimi de içinde barındırıyor. Kitabı hazırlarken nasıl bir süreç yaşadınız?

Türkiye’deki mücevher tasarımı Kapalıçarşı odaklı gerçekleşmekteydi. Tasarımcılar ise genel olarak Ermeni kökenli sanatçılardan oluşmaktaydı. İki yıllık bir süre boyunca yaklaşık her hafta Kapalıçarşı’daki el yapımı mücevher atölyelerini ziyaret ettim. üretim şartlarını, üreticileri, ustaları, kalfaları, çırakları antropolojik yöntemlerle gözlemledim, onlarla sohbetler ve anketler gerçekleştirdim. Röportajlar yaptım, fotoğraflar çektim, gelişimlerini raporladım. Zor ama aynı zamanda keyifli bir süreçti.

 

“AİLEM HER ZAMAN AKADEMİK çALIŞMALARIMIN ARKASINDA OLDU”

Altınbaş ailesi Türk mücevher sektörünün önde gelen aileleri arasında yer alıyor. Bu kitap hazırlık sürecinde ailenizden ne gibi destekler aldınız?

Ailem her zaman akademik çalışmalarımın arkasında oldu. Fakat araştırmamı yaparken objektif bir akademisyen olabilmem için bu desteği almamam gerekiyordu. Görüşme yaptığım kişilere etik olarak kimliğimi açıklama zorunluluğum olsa da, o an orda bir bilim insanı olarak bulunduğumu da vurguladım.

 

Kemerburgaz üniversitesi’nde öğretim kadrosunda görev alıyorsunuz. Aynı zamanda üniversite bünyesinde çeşitli etkinliklerin altına imza atıyorsunuz. Biraz da bu etkinliklerden bahsedebilir misiniz?

İstanbul Kemerburgaz üniversitesi çatısı altında kurulmuş olan Aile Şirketleri Yönetimi ve Danışmanlığı Araştırma Merkezi- AYDAM’ın yöneticiliği görevini sürdürmekteyim. AYDAM’ın amacı, belirlediği temel çalışma alanlarında ulusal ve uluslararası işbirlikleri ile gerçekleştirilecek ortak projelere katkıda bulunmak; ülkemizdeki Aile Şirketi örneklerini inceleyerek, şu an için eksik olan bilimsel veri tabanı oluşturulmasını sağlamak, ulusal ve küresel ölçekteki sorunları ortaya koyan, çözüm önerilerinde bulunan bilimsel ve akademik çalışmalar yapmak. Bu yönde çalışmalar yapmaya devam ediyoruz. Ayrıca AURUM Sosyal Bilimler Dergisi’nin editörlüğünü sürdürüyorum. Bunların dışında da her zaman destek talep eden moda tasarımı gibi, takı tasarımı gibi bölümlerle birlikte çalışmalarım sürüyor.

“DERNEĞİMİZ İNŞA ETMEKTE OLDUĞU BAĞCILAR ENGELLİ REHABİLİTASYON VE EĞİTİM MERKEZİ’NİN İNŞAATINA DEVAM EDİYOR”

Akademik ve sosyal yaşam dünyasındaki kimliklerinizin yanı sıra kurucusu olduğunuz Hayat Paylaşım Derneği ile birlikte birçok önemli çalışmanın altına imza attınız. Şu sıralar derneğin gündemi nedir?

Derneğimiz inşa etmekte olduğu Bağcılar Engelli Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezi’nin inşaatına devam ediyor. Hedefim en kısa zamanda binamızı tamamlamak ve engelli çocuklarımıza fayda sağlar hale getirmek. En yakın projemiz ise Türkiye’nin ünlü tasarımcılarından Cengiz Abazoğlu ile birlikte organize ettiğimiz defile. 3 Mayıs’taki haute couture defilesinde, Cengiz Abazoğlu’nun yarattığı tablolar derneğimiz yararına satışa sunulacak ve geliri de binamızın inşaatına aktarılacak.

 

“çOCUKLARIMI YETİŞTİRİRKEN ONLARIN HAYATLARINDA öZGüR SEçİMLER YAPABİLMELERİNE OLANAK TANIMAK İSTİYORUM”

Fatoş Altınbaş Sarıgül sahip olduğu kimliklerin üstünde bir de annelik kimliğine sahip. Annelik hayatınıza nasıl bir bakış açısı getirdi ve çocuklarınızı yetiştirirken nelere dikkat ediyorsunuz?

çocuklarımı yetiştirirken onların hayatlarında özgür seçimler yapabilmelerine olanak tanımak istiyorum. Benim için en önemlisi özgüvenli, aktif, sosyal çocuklar olmaları. Ben anneleri olarak kendilerini geliştirmeleri için imkanlar sunuyorum. Fakat zorlamam söz konusu olmaz. Gelişimlerine ve yeteneklerine uygun bir yol haritası çizmeye çalışıyorum. En önemlisi mutlu olmaları…

 

Yoğun yaşamınızı kısa seyahat programları ile renklendirdiğinizi biliyoruz. Peki, genelde seyahatlerinizi keşif mi yoksa dinlenme ve eğlenme üzerine mi yaparsınız?

Keşif seyahatlerini çok severim fakat seyahatlerimizi eşimle birlikte yaptığımızdan ve o bu konuda daha tutucu olduğundan genelde aynı şehirlere seyahat ediyoruz ve daha dinlenme ve eğlenme odaklı seyahatler oluyor.

 

Size en çok hitap eden şehir neresidir ve neden?

Paris en çok sevdiğim şehirlerin başında geliyor. Paris’in ruhundan çok etkileniyorum ve kendimi huzurlu hissediyorum.

 

“TARZIM YAŞLA BİRLİKTE GİTTİKçE SADELEŞTİ VE OTURDU DİYEBİLİRİM”

Güzel, bakımlı ve şık bir kadınsınız. Tarzınızı ne şekilde tanımlar, gardırobunuzun vazgeçilmez markaları nelerdir?

Tarzım yaşla birlikte gittikçe sadeleşti ve oturdu diyebilirim. Klasik parçalara daha çok ağırlık veriyorum, açık renkleri seviyorum. Gardırobumun vazgeçilmez markası Elie Saab. Onun dışında vazgeçemeyeceğim bir marka yok. Her markayı da giyebilirim.

 

Biliyoruz ki sizin dekorasyona da ayrı bir ilginiz var. Fatoş Sarıgül yaşam alanı söz konusu olduğunda nasıl bir iç mimariden hoşnut kalır?

Dekorasyon konusunda sıcaklık ve samimiyet hissi benim için çok önemli. Yaşadığım mekanlar enerjisiyle insanı sarmalı ve bu sebepten sıcak renkleri tercih ederim. Mobilya konusunda ise rahatlıktan yanayım. Perde, halı gibi detayların dekorasyonda çok önemli olduğuna inanıyorum ve yaşam alanlarımı dekore ederken her detaya dikkat etmeye çalışırım.

 

“HAYATIMI AİLEMLE, üRETKENLİĞİMLE, SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİNDE DOKUNDUĞUM HAYATLARLA, ANLAMLANDIRABİLDİĞİMİ DüŞüNüYORUM”

Son olarak bizimle hayata bakış açınızı paylaşır mısınız?

“Hayatı fazla ciddiye almayın ama iz bırakacak gibi yaşayın” diyenlerdenim. Ben her zaman hayata niye geldiğimizi sorgulayarak yaşadım. Bir sebebi olmalı, birilerinin hayatına dokunmalı, anlamlandırabilmek için sevgiyle sarmalanmalı… Belki henüz yolun başındayım ama hayatımı ailemle, üretkenliğimle, sosyal sorumluluk projelerinde dokunduğum hayatlarla, anlamlandırabildiğimi düşünüyorum.