Hastalıklardan Korunmanın, Uzun ve Sağlıklı Yaşamın Sırlarından Biri Çiğ Beslenmedir

Hastalıklardan Korunmanın, Uzun ve Sağlıklı Yaşamın Sırlarından Biri Çiğ Beslenmedir Hastalıklardan Korunmanın, Uzun ve Sağlıklı Yaşamın Sırlarından Biri Çiğ Beslenmedir

Sianji Group Yönetim Kurulu Üyesi Sağlık Eğitmeni, Raw Food ve Detoks Danışmanı Çisem Çakır, Sianji Wellbeing Hotel’de verilen hizmetleri Klass'a anlattı...

Alkali diyet, çiğ beslenme, detoks, günboyu devam eden grup egzersiz programları, spa terapileri, Ozon terapisi, Infrared, Thalasso, yoga, meditasyon, ses terapisi gibi ruh-beden-zihin bütünlüğünü sağlayıcı çeşitli uygulamaları eşsiz mimarisi eşliğinde dünyanın en güzel manzaralarından birine sahip olan Bodrum Kadıkalesi’nde misafirlerine sunan Sianji Wellbeing Hotel hizmet verdiği günden bu yana farkını başarılı bir şekilde ortaya koyuyor. Sinaji Group Yönetim Kurulu üyesi, Sağlık Eğitmeni, Raw Food ve Detoks Danışmanı olan çisem çakır’ın profesyonelliğini aktardığı Sianji Wellbeing Hotel sağlıklı yaşamın ipuçlarını misafirlerine sunuyor. çisem çakır, Sianji Wellbeing Hotel ile sundukları sağlıklı yaşam konseptini ve Raw Food beslenmenin faydalarını Klass’a anlattı.

 

 

“Raw Food, yani çiğ beslenme, işlenmemiş, pişmemiş, çiğ besinleri içeriyor. Yani menüde alkali gıdalar olan yeşillikler, sebzeler, meyveler, filizler, yağlı tohumlar, kuruyemişler, deniz yosunları ve algler gibi biyolojimize aslında uygun yiyecekler var. Yiyecekleri pişirmenin, içindeki enzim ve oksijeni tamamen yok edip, vitamin ve minerallere zarar verdiği artık bilimsel olarak da kanıtlandı.”

 

“Bodrum Kadıkalesi’nde yer alan Sianji Wellbeing Resort olarak yaklaşık 7 sene önce başladığımız bu yolculukta, iyi bir yol katettiğimizi düşünüyorum. Hemen hemen herkesin sağlıklı yaşam adına otelimize geldiğinde rahatlıkla uygulayabileceği bir diyet ya da terapi var.”

 

çisem Hanım, Raw Food nedir, neden daha sağlıklıdır anlatabilir misiniz?

Raw Food, yani çiğ beslenme, işlenmemiş, pişmemiş, çiğ besinleri içeriyor. Yani menüde en alkali gıdalar olan yeşillikler, sebzeler, meyveler, filizler, yağlı tohumlar, kuruyemişler, deniz yosunları ve algler gibi biyolojimize aslında en uygun yiyecekler var. Yiyecekleri pişirmenin, içindeki enzim ve oksijeni tamamen yok edip, vitamin ve minerallere zarar verdiği artık bilimsel olarak da kanıtlandı. Dahası, pişmemiş ve çiğ yemeğin 'enerjisi', başka hiçbir gıdada yok. Kirlian fotoğraf tekniğiyle gözlemlenebilen çiğ gıdanın aurasıyla pişmiş gıdanınki arasında dağlar kadar fark var. Ne yersek, neyi sindirirsek oyuz, bir nevi yakıt gibi düşünmeliyiz, vücudumuz yediğimiz yemeklerden enerji alıyor. Pişmiş gıda, hücrelere çiğ gıda kadar enerji veremiyor. Yemekler pişirildiğinde ilk önce enzimleri ölüyor çünkü enzimler ısıya çok dayanıksızlar. (45-50 derecede çoğu enzim ölmüş oluyor) Daha yüksek ısılarda vitamin ve minerallerin de öldüğünü biliyoruz. Yiyecekleri çiğ tükettiğiniz zaman, vücut, içerdiği besin değerini tam anlamıyla kullanma şansı buluyor. Enzimler bizim için elzem önemde. Her besin kendi içinde, sindirilmesine yetecek kadar enzim içeriyor. Pişirdiğinizde bu enzimler öldüğünden, vücudumuz bu besini sindirebilmek için pankreas ve karaciğerini daha fazla enzim üretmesi için zorluyor. Dolayısıyla hem vücudu yoruyor, hem de bizim enzim ‘banka hesabı’mızdan enzim çalıp duruyor. Borçlanıyoruz ve yerine sürekli yeni enzim koymamız gerekirken, yani çiğ beslenmemiz gerekirken, biz çalıp duruyoruz. İlginçtir ki, memeliler arasında, yemeklerini tek pişiren canlılar biziz. Yine ilginçtir ki, pankreas ve karaciğerin vücudumuza oranı, diğer memelilerin 2 katı. Enzimlerin görevi, vücudumuzda gerçekleşen hemen hemen her reaksiyonun denetimini yapmaları. Düşünün ki enzimler olmasa, bu cümleyi 100.000 yılda okurdunuz. Yaşlandıkça da enzimlerin azaldığını biliyoruz. Dolayısıyla ne kadar enziminiz varsa o kadar gençsiniz! Doğal bir anti aging özelliği var. Enzim banka hesabımızı doldurmak da en iyi çiğ besinlerle mümkün. %100 böyle beslenmeniz gerekmiyor fakat, araştırmalara göre %51 oranında çiğ besini hayatınıza sokarsanız, hayat kaliteniz çok ciddi oranda artıyor, hastalıklar yok oluyor, immün sisteminiz güçleniyor, sindirim ve boşaltım sistemleriniz çok daha iyi çalışıyor ve vücudunuz gençleşiyor. Bu yüzden son zamanlarda özellikle çiğ beslenmenin üzerine yoğunlaşıldı çünkü çok kısa sürede vücudunuzdaki etkiyi görebiliyorsunuz. Hastalıklardan korunmanın, uzun ve sağlıklı yaşamın yegane sırlarından biri çiğ beslenmedir aslında.

 

“%100 çİĞ BESLENMEK TüRKİYE ŞARTLARINDA ZOR OLSA DA, öRNEĞİN GüNDE BİR VEYA 2 öĞüNü çİĞ YİYEBİLİRSİNİZ”

Türk insanı bu beslenme biçimine ayak uydurabilir mi? Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

çiğ beslenme, dönemsel olarak detoks gibi uygulanabilir, belli bir yüzdeyle de bu şekilde beslenilebilir. Tamamen kişinin yaşam tarzına, isteğine ve motivasyonuna bağlı. %100 çiğ beslenmek Türkiye şartlarında zor olsa da, örneğin günde bir veya 2 öğünü çiğ yiyebilirsiniz. Sabah kahvaltısında güzel bir smoothie, ara öğünlerde taze meyve veya ıslatılmış kuruyemişler veya akşam yemeğini büyük bir salatayla atlatmak gibi. Bana kalırsa Türk insanı zengin yemek kültürü ve alışkanlıkları dolayısıyla bu beslenmeye alışmakta zorluk çekiyor, fakat unutmamak gerekir ki, Akdeniz Ege mutfakları çoğunlukla sebze, baklagil, yeşillik ve otlar içeriyor, yani bu beslenme tarzına çok da uzak değiliz aslında. Sadece motivasyon ve disiplin gerektiriyor.

 

Günümüz şartları ve beslenme alışkanlıkları düşünüldüğünde sağlıklı yaşamak, beslenmek çok mu zor?

Bana kalırsa zorluk, daha çok alışkanlıklarımızdan ve yemek kültürümüzden kaynaklanıyor. Yoksa tamamen disiplin ve motivasyona bağlı. Günümüz şartlarında temiz ve kaliteli gıdanın ulaşılabilirliği zorluklardan bir tanesi, artık yediğimiz tavuk gerçekten tavuk mu, GDO’lu gıdalar, tarım ilaçları derken insanların kafası çok karışıyor. Ciddi bir bilgi kirliliği de var beslenme konusunda. Fakat kişi kendi sağduyusunu kullanarak, kendini motive ederek sağlıklı beslenmeyi pekala başarabilir diye düşünüyorum. Biz tüketiciler olarak ne kadar bilinçli ve farkında olursak, şu an yapılan birçok yanlışı düzeltebiliriz. Hastalıklardan korunmamız, uzun ve sağlıklı yaşamamız için en öncelik vermemiz gereken şey sağlıklı yaşam. İşlenmiş ve paketli gıdalardan uzak durmak, unlu gıdaları minimuma indirmek, bol sebze ve yeşillik tüketmek, kişinin hayat tarzına uygun düzenli egzersiz ve stres yönetimi herkesin yapabileceği basit değişiklikler diye düşünüyorum. İlla ki ekstrem bir değişiklik yapmaya gerek yok, çok basit yöntemlerle sağlıklı yaşamı hayatımıza sokmak hedefimiz olmalı.

 

“DİYET YAPMAK YERİNE HAYAT TARZINI DOĞRU YöNETMEK HEDEFLENMELİ”

Zor değilse insanlar neden hep yanlış yolu tercih ediyor sizce? Bilgi eksikliğinden mi kaynaklanıyor?

Bilgi eksikliği bunlardan bir tanesi. Diğeri ise az önce de bahsettiğim gibi alışkanlıklarımızdan vazgeçmek istememe durumu ve motivasyon eksikliği. Diyete Pazartesi günü başlarım mantığı var maalesef. Halbuki amaç sağlıklı yaşamı ufak değişikliklerle hayat tarzı haline getirmek, dengelemeyi bilmek olmalı. Misal hafta sonu sürekli dışarıda yediyseniz hafta içi evde kendi yaptığınız sağlıklı yiyecekleri hazırlayarak ve bol su içerek dengeleyebilirsiniz. Diyet yapmak yerine hayat tarzını doğru yönetmek hedeflenmeli, insanlarda bu konuda yanlış bir algı var diye düşünüyorum. Hep sürdürülebilir olmayan şok diyetlerle mucizevi etkiler bekleniyor. Halbuki 1 hafta-1 ay yapacağınız diyet hiçbir işe yaramayacaktır. Tüm hayatımıza yayılmış dengeli bir sağlıklı yaşam tarzını hedeflemeliyiz.

 

Siz sağlıklı beslenmenin önemini danışanlarınıza nasıl anlatıyorsunuz? Doğru beslenme ve yaşama hayatımıza ne katar ve aksi hayatımızdan ne alıp götürür?

Şu anda sağlıklı beslenme, sağlıklı yaşamın en önemli ayağı olarak görülüyor. Araştırmalara baktığımızda, tüm dünya genelinde yapılan bir araştırmada, katılımcıların %78’i sağlıklı beslenmenin çok ama çok önemli olduğunu belirtmişler. Yani insanlarda farkındalığın artmış olduğunu görüyoruz. Böyle düşünmekte haksız değiller çünkü yapılan bir diğer araştırmaya göre hayat tarzına bağlı hastalıkların başında Tip 2 diyabet, daha sonra kanser ve kalp hastalığı geliyor. Tip 2 Diyabet genetik bir hastalık olarak görülse de aslında çoğunlukla hayat tarzına bağlı bir hastalıktır. Yani kişi sağlıklı, dengeli beslenir, spor yapar ve stresten uzak bir yaşam sürerse çok büyük ihtimalle o hastalığın kısa sürede önüne geçebilir. Aynı şekilde kanser gibi iyileşmesi zor görülen hastalıklarda da aynı şey geçerli. Hayat tarzının çok büyük öneme sahip olduğunu biz de misafirlerimize detaylı ve bilimsel araştırmalara dayandırarak anlatıyoruz. önemli olan hücrelerimizin doğru yakıtla beslenmesidir, bu sağlanmadığında ne yazık ki vücutta asitlenme gerçekleşiyor ve bu da hastalıklara davet çıkarıyor. Bağışıklık sistemlerini nasıl sağlıklı tutabileceklerini, beslenmelerindeki doğru ve yanlışları, hayat tarzlarında nasıl değişiklikler yapabileceklerini başta Doktor Metin Uluşan olmak üzere ekibimizle misafirlere anlatıyoruz.

 

SIANJI WELLBEING RESORT OLARAK YAKLAŞIK 7 SENE öNCE BAŞLADIĞIMIZ BU YOLCULUKTA, İYİ BİR YOL KATETTİĞİMİZİ DüŞüNüYORUM”

‘Wellbeing oteli’ nedir? çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Sianji Wellbeing Resort hakkında bilgi alabilir miyiz?

Wellbeing oteli, merkezinde sağlıklı yaşamı insanlara deneyimletme amacı güden, diğer otellerden, misafirlere sunduğu wellbeing uygulamalarıyla farklılaşan oteldir aslında. Son zamanlarda hayat tarzına bağlı hastalıkların (diyabet, kanser, kalp hastalığı) artması, modern hayatın sağlığımıza getirdiği kötü yan etkiler sebebiyle artık insanların sağlıklarına çok daha fazla yatırım yaptıklarını görüyoruz. Tüm Wellness-Wellbeing ekonomisi dünyada 3.7 trilyon doları buldu. Wellness Turizmi ise bu segmentte 3. sırada yer alıyor, yaklaşık 564 milyar dolarlık bir ekonomiden bahsediyoruz. üstelik diğer turizm segmentlerine göre %59 daha hızlı büyüdüğünü gözlemliyoruz. Bu aslında insanların seyahat ederken önceliklerinin sağlıklı yaşam olduğunun bir göstergesi. Yani seyahat eden insanlar gidecekleri yerde sağlıklı beslenmek, spor yapmak, yoga-meditasyon, ses terapisi, spa gibi çeşitli uygulamaların bir arada olduğu yerleri öncelikli tercih ediyorlar. Bodrum Kadıkalesi’nde yer alan Sianji Wellbeing Resort olarak yaklaşık 7 sene önce başladığımız bu yolculukta, iyi bir yol katettiğimizi düşünüyorum. Hemen hemen herkesin sağlıklı yaşam adına otelimize geldiğinde rahatlıkla uygulayabileceği bir diyet ya da terapi var. Seçenekleri çok geniş tuttuk. Şu anda Türkiye’de wellbeing oteli dendiği zaman bir diyet programı ve spa terapileri ile rahatlıkla kendilerine bu isimi takabileceklerini düşünüyorlar ama Wellbeing oteli olmak çok büyük sorumluluk. Sadece diyet ve spa ile çözülebilecek bir anlayış değil. Bütüncül bir bakış açısına sahip olmak gerekir, gelenlerin size hayat tarzlarını değiştirmek için geldiklerini veya kilo vermek için geldiyse bile uzun vadede sağlıklı yaşam bilincinin hem yaşam sürelerini uzatacağının hem de yaşam kalitesini sağlayacağının bilincini vermeniz gerekiyor. Alkali diyet, çiğ beslenme, detoks, günboyu devam eden grup egzersiz programları, spa terapileri, Ozon terapisi, Infrared, Thalasso, yoga, meditasyon, ses terapisi gibi ruh-beden-zihin bütünlüğünü sağlayıcı çeşitli uygulamaları şu anda bizde bulabiliyorsunuz. Bu şekilde öne çıktığımızı düşünüyorum. Ayrıca otelimiz dünyanın enerji merkezlerini barından Ley Hattı üzerinden de geçtiği için, bir gece uyuyan bir kişi bile daha dinç uyandığını, daha iyi hissettiğini söylüyor. Ley hatları Dünyanın belli noktalarından geçen enerjilerin yoğun olarak aktığı manyetik alana sahip enerji bölgeleridir.Coğrafi konumumuzun da konuklarımızın otelimizi tekrar tercih etmesinde önemli rolü var.