Çocuklara İyi Gelecek, Projesini İstanbul’daki Binalara Taşıyacağız

Çocuklara İyi Gelecek, Projesini İstanbul’daki Binalara Taşıyacağız Çocuklara İyi Gelecek, Projesini İstanbul’daki Binalara Taşıyacağız

Sosyal Yaşam dünyasının yardım sever isimlerinden Berrin Yoleri, “Çocuklara İyi Gelecek” adlı yeni projesinin detaylarını Klass’a anlattı...

Berrin Yoleri yaşamını sosyal sorumluluk projelerine adamış bir isim. çEV, Koruncuk, çocuk Hakları Platformu, Açıkkapı, TEYEV gibi bir çok vakfın ve derneğin projesinde canla başla çalışıyor ve bu sivil toplum kuruluşları için çeşitli projeler üreterek kaynaklar oluşturduğu gibi alışılagelmiş etkinliklerin dışında altyapısı olan, sanatı içine entegre eden ve toplumsal farkındalık amaçlayan projeler üretiyor ve her bir projesiyle de ses getiriyor. Yoleri, son aylarda Koruncuk Vakfı’nın Kasım ayından sonra faaliyete geçecek olan ve inşaatı devam eden Urla Koruncukköy'e kaynak yaratma amacıyla hazırladığı projeyle yine dikkatleri üzerine çekti. ünlü isimlerin gelecekle ilgili iyi niyet düşüncelerini gtaffiti sanatçısı Leo Lunatic'in çizimleriyle canlandırarak duvarlara yansıttığı “çocuklara İyi Gelecek” adını taşıyan bu çok özel proje Elgiz Müzesi’nde bir sergiyle start aldı. Devamında ise dünyanın sayılı 15 graffiti sanatçıları arasında gösterilen Leo Lunatic bu eserleri binalara taşımayı hedefliyor. Sonuç olarak da Kiehl’s gibi sponsorlar sayesinde Koruncuklar’a kaynak ulaşacak. İşte bu çok özel projenin detaylarını projenin mimarı Berrin Yoleri, Klass okurları için anlattı. 

 


“çocuklar ile ilgili olumsuz birçok olayların yaşandığı günümüzde bu olumsuzlukların değişmesi ve toplumda çocuklarla ilgili iyi şeylerin düşünülmesi ve bu anlamda farkındalık yaratabilmek amacıyla çocuklara İyi Gelecek projesini hayata geçirdik”


“Projenin ilk ayağı Elgiz Müzesi’nde toplum tarafından tanınan sanatçı, iş adamı, iş kadını gibi 27 önemli ismin dikkat çektiği “çocuklara İyi Gelecek” olan mesajların Leo Lunatic’in yorumuyla çizdiği eserlerin sergilenmesi idi. Müzede sergilemek istememizin sebebi; ortaya çıkan eserleri  ve verdiği mesajları  insanların yakından görmelerini istedik. Sonrasında amacımız şehrin binalarını  bu eserlerle boyamak ve  bu mesajların herkese ulaşmasını sağlamak

 

“Her bir eser çok güzel mesajlar içeriyor ve hepsi birbirinden etkileyici oldu. örnek olarak “Engin öztürk’ün sevgi mesajlı ‘Yangın Tüpü’ fikrini Leo çok etkileyici ve çarpıcı bir şekilde duvara yansıttı.”

 

“Urla Koruncuk çocuk Köyü’nün kapılarını Kasım ayında açacağız. Burası 120 Koruncuğa kucak açacak. İçinde sosyal tesisi, idari binası, yaklaşık 10 tane aile evi olan bir tesis burası. Kızlar ve erkekler için iki tane gençlik evi var. Her bir aile evinde yaklaşık 8 -10 tane koruncuğa yuva olacak. Onlarla ilgilenen anne ve ablalarla sevgi ortamında kendi evimizdeki çocuklar gibi yetişiyor olacaklar.”

 

“Kurumlar kişilerle anılmamalı ve kişilere bağlı olmamalı. O nedenle tek bir vakıfla anılmak istemediğim için birçok vakıfta ihtiyaca göre görev alıp, ağırlık vererek çalışıyorum. Sosyal sorumlulukla ilgili çalışmalarımda 3O yılı aşkın bir süreyi geride bırakmışım. Bu konuda oldukça ciddi bir birikim ve tecrübeye sahibim.

O nedenle  farklı projeler üretebiliyor ve kaynak oluşturabiliyorum.” 

 

 

Berrin Hanım, şimdiye kadar birçok dernek ve vakıf için ürettiğiniz projelerle bu STK'ların çalışmalarına çeşitli fonlar ürettiniz. Son zamanlarda ağırlıklı olarak enerjinizi Koruncuk Vakfı'na veriyorsunuz. Ve vakıf için çocuklara İyi Gelecek adlı ses getiren bir projenin altına imza attınız. öncelikle bu projenin hayata geçiş serüvenini bizimle paylaşabilir misiniz? 

Amerika’da bulunduğum bir zaman diliminde bir yerde Michelle Obama’nın bir graffiti sanatçısıyla bir duvarın önünde spray boya ile gördüm. Bu kareler yeni bir proje düşünmeme fikir olarak ilham oldu. Ben  Sosyal sorumluluk projelerinin toplumun her kesimine ulaşması gerektiğini düşünüyorum ve mümkün olduğunca ürettiğim projeleri bu çerçevede olmasına özen gösteriyorum. örneğin; çok sevilen ve izlenen diziler ile iş birliği yaparak bazen de senaryolarında yer alarak sevilen dizi ve sanatçılar aracılığıyla her eve ulaşmaya ve bu konuda farkındalık sağlamaya çalışıyoruz. Bu sayede İstanbul dışındaki illere de ulaşmış oluyoruz. En son  Kiralık Aşk dizisinin senaryosunda Koruncuk Vakfı’na ve inşaatı devam eden Urla Koruncukköy projesine dikkat çekmiştik. Bu kez de sokak sanatı graffitiyle görsel mesajlarla insanların çocuklar ile ilgili olumlu şeyleri düşünmesini istiyoruz ve dikkatlerini bu konuya çekmeyi istedik. Umarım belediyeler bize uygun binaları boyamamız için verirler. İşte o zaman gerçekten amacımızı gerçekleştirmiş oluruz. Projeyi hayata geçirmek istediğim zamanlarda  Pr ajansımızın yöneticisi Arzu Demirer sayesinde yollarımız Kiehl’s ve Leo Lunatikle kesişti. Kiehl’s sosyal sorumluluk konusuna inanan ve gerçekten değer veren bir marka. Marka yöneticisi Onur Saylan hem markası hem de kişisel olarak maksimum düzeyde  projeye inanarak her türlü desteği verdiler.


Proje Temmuz ayına kadar Elgiz Museum’da sergilendi. Peki, bundan sonrası için projeyi nasıl bir süreç bekliyor?  

Amacımız belediyeler ile konuşarak bu eserleri İstanbul’daki binalara yansıtmak olacak. Herkes bu binalardaki Leo Lunatic imzalı eserleri bakarak ünlü isimlerin çocuklarla ilgili mesajlarını görebilecekler. Böylelikle toplumda algıda farkındalık yaratmış olacağız.

Herkesin eserleri yakından görmesi ve verdiği mesajları anlaşılması için Elgiz Müzesi projeye bir ay süre ile ev sahipliği yaptı. Elgiz ailesine ve müze personeline destekleri için aracılığınızla çok teşekkür ederiz. 

 

Bu projeye çok kısa sürede hazırlandığınızı dile getirdiniz. Birazda hazırlanma sürecini anlatır mısınız? 

Kiehl’s global bir marka ve bu proje için bize tanıdığı süre çok azdı. Bu yüzden projenin çok hızlı bir şekilde hazırlanması gerekiyordu. Adeta zamanla yarıştık diyebilirim. Bu yüzden hızla  ulaşabileceğim tanıdıklardan yola çıkarak dostlarımı, sanatçıları ve konusunda uzman tanıdıklara konu ile ilgili mail attım. Ayrıca tek tek bizzat telefonla aradım. Kendilerinden temel olarak belirlediğimiz “eğitim, sağlık, özgürlük, hayal gücü vs.” gibi kavramlardan birini seçmelerini ve bu seçtiği kavramı da bir objeyle eşleştirmelerini istedim. Bana bildirdikleri güzel düşünceleri ve fikirleri Leo ile paylaştım. Leo da bu düşünceleri çizimleriyle canlandırarak harika eserler ortaya çıkardı. Bu süreçte Leo ile gece gündüz birlikte çalıştık. Ama tüm emeğimize değdi. Bence bazı eserler dünya standartlarında oldu. Ben bu proje ile ilgili  hayaller kuruyorum. Hiç belli olmaz bir bakarsınız; Leo’nun yurt dışında bu eserlerin bazılarıyla boyadığı binalar birilerinin dikkatini çeker ve eserler bir anda dünyaca meşhur olur. Bir düşünsenize ne müthiş olur. Ayrıca telif haklarından da Koruncuklara ekstra kaynak sağlanmış olur. İşin sıra dışı gibi görünen kısmı ise bizim bu projeyi tam 17 günde tamamlamamızdı. Eserler ortaya çıktıktan sonra Leo son 7 gün gibi kısa sürede Elgiz Müzesi’nde eserleri duvarlara uyguladı. Leo normalde gece çalışıp gündüz uyuyan bir insan. Bu projede gündüz akşama kadar çalışmak zorunda kalınca çocuğun metabolizması değişti diyebilirim. Ayrıca sokakta çalışmaya alışmış biri olarak kapalı mekanda uzun süre çalışmak zorunda kalması onun için zor bir süreçti. Ben de tüm bu süreçte Leo’nun yanında bulundum ve vaktimi onun çalışmalarını hayranlıkla izleyerek geçirdim. Leo inanılmaz yetenekli bir sanatçı. Hiç eskiz yapmadan yakın planda duvarı büyük boyutlarda direk boyuyor ve sanki uzaktan görüyormuşçasına perspektifi oturtabiliyor. Leo ile çalışmaktan inanılmaz keyif aldım ve ayrıca graffiti işini çok sevdim. Leo gece sokaklarda duvar boyarken beni de yanında görürseniz şaşırmayın. İyi ki bu proje sayesinde Leo ile tanışma ve çalışma fırsatım olmuş.

Diğer taraftan eserlerin imzalı reprodüksiyonlarını ve baskılı tişörtlerini vakıf yararına satılması için hazırladık. Sergi açılışını organizasyonu derken tüm bunları 17 günde hazırladık. Gerçekten zamanla yarıştık diyebilirim.

 

Projeye dahil olan ünlülerin çocuklara İyi Gelecek mesajları neydi ve bunlar içinde sizi etkileyen çalışmalar hangileri oldu? 

Her bir eser inanılmaz güzel mesajlar içeriyor ve hepsi birbirinden güzel ve etkileyici oldu.

Engin öztürk’ün ‘Sevgi ve barış mesajı veren Yangın Tüpü’  her türlü kargaşayı, savaşı sevgi ile söndürebiliriz dedi ve Leo da bu mesajı çarpıcı bir şekilde duvara yansıttı. Serkan Altunorak’ın ‘Astronot çocuğu ve kalp dünyası

ile Yankı Yazgan’ın ‘El ile verdiği mesaj a ortaya çıkan eserde bence çok etkileyici oldu.

Serkan Altunorak, bu mesajıyla çocuk sevgisiyle dünya da barışı sağlamak mümkün olduğun söylüyor. Yankı Yazgan ise El, beyinle hareket eden en önemli organımız diyor ve sevmek, dokunmak, iş yapmak, yemek, içmek ve her türlü işlevimizi yapan organ olarak el başı çekiyor diyor. Leo el, ayak ve insan figürü çizmediği için Yankı Yazgan’ın el ile ilgili düşüncesini oldukça zorlanarak canlandırdı. Mehmet Günsur, “Doğa insanlığa ve hayal gücüne güç katar, doğayı korursak bizlere ilham olmaya devam edecek” dedi ve ağaçların arasından görünen gökyüzünde yüzen balıkları tarifi etti. Levent Erden ise hayal insanı yaşatır dedi ve Alice Harikalar Diyarı’ndaki beyaz tavşanı örnek göstererek kendi beyaz tavşanının peşinden git diyerek herkesin hayalinin peşinden gitmesi gerektiği mesajı anlatan canlandırma istedi. Mert Fırat, eğitimde fırsat eşitliğine dikkat çekti ve çocuk hakları konusunda dünyada kabul gören 33 maddenin Türkiye de uygulanması gerektiğini ve çocukların kendi haklarının bilmesini istediğini bunu anlatan bir görsel olmasını istedi. Leo ise sanatın engellenmemesi gerektiğini ve barışın ve sevginin önemini ve gerekliliğini bizlere kendi sanatıyla anlatan bir eser ortaya çıkardı. Ozan  Güven “Atatürk Kültür Merkezi’ni 10 yaşına gelen hiçbir çocuk bilmiyor ve oradaki sanat etkinliklerinden faydalanamıyor.” dedi ve sanatla AKM’yi bütünleştirerek camından bakan rengarenk çocuklar olduğunu hayal ettiğini dile getirdi. 

Leo ise bu renkli çocukları rengarenk balonlarla ifade etti. Halit Ergenç, özgürlük kavramını yunus ile eşleştirdi. çocukları kendi dünyasında özgür bırakmak gerektiği mesajını verdi. 

Mehmet Okur ise sporla yetişen nesiller olmalı dedi sembol olarak basketbol topunu seçti. “”İsterse çocuklar dünya sporcusu da olabilirler dedi Leo da Mehmet Okur’un kendi forma numarasıyla yarısı dünya şeklinde basketbol topunu duvardan fırlayacakmış gibi 3 boyutlu yansıttı. Engin Hepileri ise iletişim konusunu ve tiyatroyu bağdaştırdı ve Leo da o çok kullanır olduğumuz emojileri tiyatro maskıyla duvara yansıttı. 

 

Sanat dünyasının yanı sıra iş, sağlık, eğitim dünyasından ünlü isimlerde projeye dahil oldular. Onların mesajı neydi? 

Genç işadamı Murat özyeğin’in fikri de çok önemliydi. özyeğin, girişimciliğin dünyayı değiştirmek adına büyük bir önem taşıdığını belirtti ve çocukların bu konuda desteklenmesi gerektiğinin altını çizdi. Dr. Ender Saraç ise çocukların atıştırmalardan ve sağlıksız beslenmelerinden gem vurdu. Prof. Dr. Sedefhan Oğuz eğitimde kalemin somut olduğunu ifade etti ve ortaya çok güzel bir eser çıktı. Kiehl’s aile kavramını seçti. Göğsünde kalp olan bir kırlangıç kuşunun kanatlarını açarak ailesini kucaklamasını sembol olarak Leo’nun canlandırmasını istedi. Ben ise doğayı seçtim. çünkü biz insanlar doğayı kendisini yenileyebileceğinden çok daha hızlı tüketiyoruz. Ve doğa kendini yenileyemiyor. Doğanın tüketilişini söz konusu aldım ve burada çocukların çevre bilinciyle doğayı korumaları gerektiğini ve bununla ilgili okuyacakları kitaplarla gelecek nesillere daha yeşil bir dünya mesajı vermek istedim. Tansa Mermerci Ekşioğlu, Lego kahramanı Emmet’i istedi. çocukların kalıplar içine sokulmaması gerektiğini anlatmaya çalıştı. Merve Gürsel ise yaratıcılığı renklerle ifade etti. Diş Hekimi Emek Saran diş fırçalama konusunda ülkemizde çocukların bilinçlendirilmediğine dikkat çekti ve küçük yaşlarda ertelenen diş fırçalamalarının gelecekte çeşitli sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtti. Suzan Toplusoy kavram olarak hayal gücünü aldı. “Biz bir binayı görüp, bina olarak algılıyoruz, ya da arabayı görüp araba olarak algılıyoruz. Ama çocuk onu bambaşka bir gözle görebiliyor. Bir arabayı dinozor gibi algılayabiliyor” dedi. Onun sembolü araba ve dinozordan yanaydı. Aliye Simavi ise Leonardo Da Vinci’nin altın oranını dünyada sevgi ve barış oranı olarak bizlere sundu. Pırıl Güleşçi ise temsil ettiği sanatçısının gökkuşağı sembolünü ele aldı ve her çocuğun ayrı bir renk olduğunu vurguladı. Banu çarmıklı çocukların fidan çocukların çevre bilinciyle yetişmesi gerektiğini dile getirdi. Onun eseri de bence çok etkileyici ve güzel oldu. 

 

Birde ilginç hikayeleri konu alan ünlü isimler olmuş…

Evet ve bunların her biri çok etkileyici hikayeler. JülideAteş’in “Oyuncak Ayı” hikayesi var. Kendi yaptığı haber programında, oyuncak ayı çalarken dövülen bir çocuğu görüyor ve sebebini merak edip çocuğun yaşadığı yere gidiyor. çocuğun dört kardeşi var ve babası hapishanede. O da ailenin en büyük çocuğu olduğu için ailesinin geçimini sağlıyor. Ve çocuğa soruyor; “Niçin oyuncak ayıyı çaldın? Daha önemli bir şey çalabilirdin” diyor. O da “Kardeşlerim benden oyuncak ayı istedi” diyor. Bu hikaye de Jülide’yi çok etkilediği için Oyuncak Ayı sembolünü seçti. Melisa Sözen ise Hiroşima’ya atılan bomba sonrasında kanser olan Sadako Sasami’nin hikayesine dikkat çekiyor. Sasami rivayete göre origamiden bin tane turna kuşu katlarsa dileğinin gerçek olacağına inanıyor. Ama 664. kuşta hayatını kaybediyor ve arkadaşları bu turna kuşlarını bine tamamlıyorlar. Ve böylelikle origami turna kuşu barışın simgesi oluyor. Aras Bulut İynemli ise Life is Beautiful filmini konu olarak aldı ve bir babanın savaş esnasında etkilenmemesi için çocuğuna her şeyin oyun olduğunu anlatan filmden etkilenerek baba ve oğulun filmdeki eşyalarından sembol ile Leo’nun canlandırma yapmasını istedi.

 

Peki, ilk etapta bu projeyle Koruncuk Vakfı’na nasıl maddi destek sağladınız? 

Kiehl’s Koruncuk Vakfı’na belli bir bağış yaptı. Ardından projenin hayata geçirilmesi ile ilgili tüm masrafları ve sergi açılış davetinin tüm masraflarını karşıladığı gibi bu eserlerden oluşan reprodüksiyonlar, baskılı tişörtler, şapka ve çantaları vakıf yararına satılması için yaptırdı. Sergi bittikten sonrada bu satışları arttıracak formülleri birlikte geliştireceğiz. Bunun dışında Kiehl’s bu projeyle yurtdışında Kiehl’s Global’de yarışmaya sokacak. Eğer orada projemiz 1. seçilirse bunun için ayrılan ödülün parasını Koruncuk Vakfı’na aktaracaklar. Ayrıca binaları boyarken her bir eser içinde sponsor bulmaya çalışacağız. O gelirlerde Koruncuklara aktarılacak.


“çocuklara İyi Gelecek” projesiyle vakfın inşası devam eden Urla Koruncukköyü’ne destek oluyorsunuz. Bize biraz da Urla Koruncukköyü’nün özelliklerinden bahsedebilir misiniz?

Urla Koruncukköy yapma fikrine 4-5 önce karar verdik. Bazı bürokratik süreçlerden dolayı inşaatına yeni başladık. Yeni çocuk köyü yapma fikrine Meral Okay ve “Muhteşem Yüzyıl” ile başlattık. İnşaatı başlatmak için belli bir kaynağımız oluşmuştu. Tabi geçen süreçte bir takım maliyet farklılıkları ortaya çıktı ve yeni projelerle bu farkları kapatmaya çalıştık. İnşallah Urla KoruncukKöyü’nün inşası Kasım ayında bitecek ve  120 Koruncuğa kapılarını açacak. Sosyal tesisi, idari binası, yaklaşık 10 tane evi olan tesiste ayrıca kızlar ve erkekler için iki tane gençlik evi var. Her bir aile evi yaklaşık 8-10 tane Koruncuğa anne ve ablalarıyla birlikte kendi evimizde yetişen çocuklarımıza olduğu gibi sevgi ortamında bir yuva olacak.

 

Kişisel olarak görev aldığınız ve destek verdiğini çeşitli vakıflar var. Peki, ileride kendi vakfınızı kurmayı düşünüyor musunuz?

Hayır vakıf kurmayı düşünmüyorum. Mevcutta var olan ve inandığım vakıflarda görev üstlenerek çalışıyorum. Ayrıca kurumlar kişilerle anılmamalı ve kişilere bağlı olmamalı. O nedenle tek bir vakıfla anılmak istemediğim için birçok vakıfta görev alarak ihtiyaç durumuna  göre ağırlık vererek çalışıyorum. Sosyal sorumlulukla ilgili çalışmalarımda 3O yılı aşkın bir süreyi geride bırakmışım. Bu konuda bende oldukça ciddi bir birikim ve tecrübe oluştu. O nedenle farklı projeler üretebiliyor ve kaynak oluşturabiliyorum. Bir görevi üstlenip tamamladıktan sonra geri çekilip ihtiyacı olan başka kuruma destek oluyorum. Zaten kişilerle kurumlar özdeşleşmemeli. Kurumlar her zaman ön planda olmalı. Koruncuklara da bundan 25 sene önce destek vermiş geri çekilmişim. Onca sene sonra tekrar destek vermem gerekti. Şimdi Urla Koruncukköy açılana kadar desteğe devam edeceğim. Sonrasında yine pasif görevde kalacağım. Bu arada yeni dernek ve kurumların açılmasına artık çok sıcak bakmıyorum. çünkü ortalıkta bir event kirliliği var, herkes bir dernek açar oldu. Herkes bir şekilde bir event yapar oldu. Beyler küstü artık ve davetlere gitmez oldular. Bilet alan hep aynı kesim. Bence insanlar yeni dernek kurmayıp var olan güçlü kurumlara destek vermeliler.  Kendimde o yüzden hiç dernek veya vakıf kurmayı düşünmedim. Bir STK’nın başkanı olmayı da istemiyorum. Şuan için evet Koruncuk Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığını üstleniyorum ama köy projemiz bittikten sonra vakıfta adımın pasif olarak geçmesini istiyorum. Sadece şu an bitmesi gereken bir inşaat olduğu için ve kaynak ihtiyacı olduğu için aktif şekilde çalışıp Koruncuğa kaynak ulaştırmaya çalışıyorum. önümüzdeki kış aylarında çEV’e daha çok ağırlık vereceğim. Orada büyük bir projem var ve onu da çok önemsiyorum. Orada ki gençlerin dünya markası olmakla ilgili çok önemli uluslararası başarıları var. Onları destekleyecek projelerde yer alacağım. 

 

ENGİN HEPİLERİ

“çocukla İletişim Konusu Benim İçin önemli”

Engin bey çocuklara İyi Gelecek projesini nasıl buldunuz ve verdiğiniz mesaj neydi?  

Konseptten önce fikir çok önemliydi, çünkü birilerine direkt yoldan ulaştığınızda bu bazen sıkıcı ve yorucu olabiliyor. Ama bu noktada zaten hayatımızı renklendiren şey sanatın ta kendisi. Dolayısıyla doğru ifade edildiği zaman bazen söylemek istediğinizden daha da fazlasını söyleyebiliyor hale geliyor ve bir farkındalık yaratabiliyorsunuz. Berrin Hanım da bana böyle bir projeden bahsettiğinde çok heyecanlandım. Bu proje sayesinde çocukların geleceğiyle ilgili bir mesaj vermek çok güzel bir fikirdi ve emojilerden oluşmuş bir tiyatro mask’ı çizilmesini istedim. çocukla iletişim konusu benim için önemli. çünkü iletişim aslen insanların gözlerinde olan bir şey. Ama biz iletişimi çok fazla telefonda mesajlar atarakhızlandırmış ve çiğleştirmiş olduk. Halbuki konuşmak, sohbet etmek, bir şeyler söylemek bence önemli. Daha da önemlisi benim sanatım yani tiyatro sanatı da bunun üzerine kurulu. Tiyatro, şiir ve şiirin sonrasında oyuna dönüştürülüp görsel bir ifadeye dönüşme şeklidir. Tiyatro yaşadığımız bir olayı başkasına anlattığımız an doğmuştur. Dolayısıyla ben bu projede iletişime ve özellikle de çocukla iletişime dikkat çekmek istedim. çocuklarımız ve gençlerimiz tabii ki teknolojiden faydalanacaklar ama kesinlikle sanatın ve iletişimin güzel tarafını kaybetmeden yollarına devam etsinler. 

 

Fotoğraflar: Uğur Atun