Acılar, Göremediğimiz Tılsımlı Kapıların Anahtarıdır

Acılar, Göremediğimiz Tılsımlı Kapıların Anahtarıdır Acılar, Göremediğimiz Tılsımlı Kapıların Anahtarıdır

Gün geçmiyor ki yeni bir tatsız haber almayalım. Gecelerimiz ayrı bir kâbus, sabahlara kadar TV başındayız. Şöyle huzurla başımızı yastığımıza koymaya hasret kaldık. Çevremde sürekli gelecekle ilgili planlar yapıyor tanıdıklarım… Nereye göç etmeli, hangi ülke daha güvenli arayışındalar. Bana gelince; beni bile şaşırtan bir sakinlik içerisindeyim!

Tam bir tevekkül tam bir teslimiyet içinde izliyorum her şeyi. Yüreğimde bugün ki şartlarda olmaması gereken bir güven var! Yarınlarımızın iyi olacağına, ülkemin selamete çıkacağına inancım sonsuz. Etrafımdaki insanlar şaşırıyor, inşallah haklı çıkarsın diyorlar. Elbette bugünden yarına ortalık tozpembe olacak demiyorum. Belki bu günleri bile aratacak büyüklükte olaylar yaşayacağız. Artık her şey bitti diyecek hale gelebiliriz. Ama bitmediğini de göreceğiz. Atatürk'le ülkemiz Ortadoğu'nun yıldızı olduysa bu yıldız asla sönmeyecektir. Yüreklerimize kor düştü. Tarifsiz acı çektik, çekiyoruz. çekeceğiz de... Unutmayalım ki; tılsımlı kapılar büyük acılarla yoğrulmadan açılmıyor. Nedir bu tılsımlı kapıların kerameti diye soracak olursanız… Aklımızın nihayet başımıza gelmesi, Kuva-yi Milliye ruhuna şartların bizi getirmesidir. Atatürk'ün çizdiği yola dönmeye başlamamızın sonucunda açılacak kapılardır… ümmet olmanın değil, devlet olmanın büyüklüğünü ve gerekliliğini idrak ettik…İçeride ve dışarıda bu kadar köşeye sıkışmasaydık, bu idrake gelemeyecektik. Şer gibi görünenlerden, ne hayırlar çıkabilir sözünün doğruluğuna inandım hep…Bu denli büyük olaylar yaşamasaydık, her şey yolunda gibi görünseydi eğer, ülkemiz çok daha büyük bir karanlığa yol alıyordu ve bazılarımız farkında bile değildi. Yorumu size bırakıyorum. Ve aydınlığa açılan kapıların aralandığını sevinçle görüyorum.

 

ZİHNİN OYUNLARI İLE BAŞA çIKMAK

Zihnimizin baş aktörü vesvese veren, katiyen boş durmuyor. Bizi rüzgâr gibi savurup bulutların üstüne çıkarıp uçuruyor... Oyunlarıyla bizi aldatarak inandırıyor, sonuçta yerin dibine çakıyor. Biz doğruda olduğumuzu, yanlış kararlar vermediğimizi zannediyoruz… Şüpheci bir insansak, vesveseye muhteşem bir çalışma zemini hazırlıyoruz. Korkularımız ve doğru sandığımız kabullerimizle, oyuna iyice açık hale geliyoruz… Zihnimizi bulandıran en önemli etkenler, maalesef kopamadıklarımızdır. Vazgeçemediğimiz nefsimiz ve bencilliğimiz bizi vesvesenin kucağından indirmez. Birlikte, zihnimizde türlü oyunlar oynamaya bayılırlar. Biz de bir güzel kanarız. En akıllı, en iyi karar veren, en doğru tespitler yapan biziz zannederiz. Oyuna gelmemenin, gerçekleri görebilmenin, şaşmamanın yolu elbette vardır. Anahtar; düşüncenin gücünü doğru olarak kullanabilmektir. Ruhen - bedenen sağlıklı yaşayabilmenin gücü de düşüncelerimizdedir. İlişkilerimizi de verimli kılan, doğru düşünebilme sanatından geçer. Evet, doğru düşünebilmekte sevgiyi öğrenmek gibi bir sanattır. İnsanın düşünceleri oynaktır. Her an değişebilir; tehlike de buradadır. çünkü insan; vehim ve şüpheye açık bir varlıktır. Empati yapmakta işine gelmez. Resmi bütün olarak göremez. Görmeyi de genellikle tercih etmez. çünkü emek vermek yerine, egosu bildiğini okumaya iter onu...Bu nedenle uzun süreli, kaliteli ilişkiler yaşayamaz, yaşatamaz. Oysa hayat; insana sadece kendi ekseni etrafında huzurlu bir yaşam sunmaz. Her şeyi ben bilirim, sezgilerim yanıltmaz diyenler de fena halde yanılabilirler. İçinden geçtiğimiz, acısı, tehlikesi, endişesi bol olan bu günlerde; zihnimizin bizi karanlığa itecek oyunlarına dikkatinizi çekmek istedim. Düşüncelerimizi şaşmadan olumlu tutabilirsek, zihnimizin oyununu bozabiliriz. Yeter ki karar verin. Nasıl büyük bir yardım geldiğine inanamayacaksınız.